Birkaç yıl önce, bile isteye haksızlık edip günübirlik geldiğim Samos’u, altı kişilik kalabalık bir grup olarak boydan boya kat etmeye gidiyoruz bu kez. Her yaz en az bir yeni ada hevesimin bu yıl seçtiğimiz durağı oluyor burası. Okuduğum bütün yazılar heyecanımı arttırıyor, beklentimi büyütüyor.
Samos Adası Nedir?
Türkçe’deki söylenişiyle Sisam Adası coğrafi olarak Güzelçamlı Milli Parkı’nın karşısında yer alıyor. Bazı noktalarda Türkiye’yle aralarındaki mesafe epey kısalıyor. Söylenene göre adanın isminin kökeninde bulunan “Sama” kelimesi “yükseklik” anlamına geliyor. Cidden Samos dağlık bir ada. Samos M.Ö. 479 yılından itibaren Atina yönetiminin bir parçası haline geliyor. Adanın bugüne taşınan mimarisi Bizans’ın eseri, elbette Bizans sonrası adayı Osmanlı ele geçiriyor ve Sakız’da uyguladığı politikayı burada da uyguluyor, yönetim için ihtiyacı olan kadrolar dışında adaya Müslüman halkı yerleştirmiyor. 1821’de adada bağımsızlık ilan ediliyor. Ada ilk planda Yunanistan’a bağlanmamış olsa da 1912’den sonra Yunanistan’ın bir parçası haline geliyor.
Samos Adası’na / Samos Adası’nda Ulaşım
Adanın üç ayrı limanı var. Bunlar adanın yönetim merkezi olan Samos / Vathy, adanın turistik cazibe merkezlerinden Pythagorio ve Seferihisar’dan kalkan teknelerin yanaştığı Karlovasi. Türkiye’den adaya arabalı ulaşım maalesef yok.
Vathy ve Pythagorio’ya ulaşım bir tek Kuşadası’ndan sağlanıyor. 2019 yaz planına göre Pazartesi ve Salı sabahları Vathy’e, diğer günler ise Pythagorio’ya sefer düzenleniyor. Ulaşımı düzenleyen tek firma ise Meander Travel. Aynı gün dönüş 36 Euro, farklı gün dönüş için ise 47 Euro ücreti var.
Samos Adası’nı da hakkıyla gezebilmek ve istediğiniz tüm köy ve plajlara gidebilmek için arabaya ihtiyacınız var. Ana şehirler arasında Yunanistan genelinde olduğu gibi KTEL otobüsleri çalışıyor. Otobüs tarifesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Araba kiralamak için ise birçok seçeneğiniz var. Ben Pegasus Rent a Car’dan kiraladım, fakat memnun kaldığımı söyleyemem. Yunan Adaları genelinde zaten kiraladığınız arabalardan çok büyük konforlar beklememeniz gerek, ama bu sefer kiraladığım arabanın şoför koltuğunun camı açılmıyordu örneğin. Ki bu sanırım asgari bir beklentiye girebilir. Ayrıca sadece bir imza için yirmi dakika yol götürmeleri ve son gün için kiraladığımız arabada iki bebek koltuğu unutup, bagajı kullanmamızı zorlaştırmaları da tuzu biberi oldu. İlk üç gün kalabalık olduğumuzdan Fiat Scudo‘yu günlük 70 Euro’ya, son gün iki kişi ayrılınca Nissan Micra‘yı 35 Euro’ya kiraladık.
Samos Adası’nda Nerede Kalmalı?
Adanın haritasına bir bakalım öncelikle bunun için.
Gezi planınız bütün adayı gezmekse, hemen hemen her yere eşit uzaklıkta olan Pythagorio taraflarını tercih edebilirsiniz. Adanın -bence- en güzel plajlarına yakın olmak için ise Kokkari tercihiniz olabilir. Vathy’i (yani adanın yönetim merkezi Samos’u) kesinlikle önermiyorum. Akşamları canlılık yok ve diğer adaların merkezlerinden daha sevimsiz. Karlovasi de tercih edilen yerlerden biri olmakla birlikte, bana çok cazip gelmedi.
Biz Pythagorio’ya on beş dakika mesafedeki Ireo’da Rania Beach Hotel‘de kahvaltı dahil gecelik 20 Euro’ya kaldık. Otel gerçekten çok temiz ve kahvaltısı da iyiydi.
Konaklamalarınızda eğer,
İlk kez Airbnb kullanacaksanız buraya tıklayarak kaydolursanız 22 Euro
İlk kez booking.com kullanacaksanız buraya tıklayarak kaydolursanız %10 indiriminiz olacak.
Samos Adası Gezilecek Yerler
Samos Adası’nın Köyleri
Pythagorio
Aslında Pythagorio’yu daha önce gezmiş ve bir yazıda anlatmıştım. O yazıyı okumak için buraya tıklayın. Adından da anlaşılacağı gibi Samos Pisagor’un memleketi ve bu şehire bu isim de Pisagor’u onurlandırmak için verilmiş. Pisagor M.Ö 580 yılında Samos’ta doğmuş, uzun yıllar burada yaşamış. Adada zalim bir yönetim işbaşına gelince bir mağarada saklanmış ve sonrasında adayı terk etmek zorunda kalmış. Mısır’a geçtikten bir süre sonra İtalya’ya geçmiş ve İtalya’da ölmüş.
Pythagorio sahilinde Pisagor’un bir heykeli bulunuyor.
Pythagorio bu adı aslında henüz 50 yıl önce almış. Bugün ise adanın en popüler noktalarından biri. Sakız’ın aksine Samos, birçok başka ülkeden de turist çekiyor, bu yüzden Pythagorio biraz turist yoğunluğu altında.
Pythagorio’dan bahsederken bu sefer geçen yazıda anlatamadığım Efpalanion Tüneli‘nden bahsedeyim. Bu tünel geçen geldiğimde ziyarete kapalıydı ve o yüzden görememiştim, bu sefer görmeyi başardım. Buraya 5.5 kilometre uzaklıktaki Mytilini köyünden suyu getirmek amaçlı yapılmış bir tünel burası. Bugün üç farklı tur seçeneğiyle gezilebiliyor. Birisi kısa tur, 20 dakika tünelin içerisinde kalıyor ve 400 metresini görüyorsunuz. Bir diğeri ise 800 metresini 40 dakikada gezmenizi sağlıyor. Uzun turla ise 1 kilometre tünelin içinde yürüyorsunuz. Turların saatleri var, gittiğinizde hangisi yakınsa ona girebilirsiniz. Tünel, klostrofobiniz varsa girmenizi önermeyeceğim darlıkta ve tavanı da birçok noktada epey alçak. Giriş ücreti 8 Euro.
Marathokampos
Burası gerçekten çok güzel bir dağ köyü. Bizans döneminde kurulmuş ve gemi yapımıyla ünlenmiş. Ayrıca Ege Denizi’nin güneyini kontrol için de denize hakim bir konumda kurulmuş.
Köy tipik bir ada dağ köyü mimarisinde. Köy meydanında bulunan kahvede oturup bir kahve içiyor ve tatlı yiyoruz. Hepsi gerçekten çok güzel. Köy sokaklarını keşfe çıkma zamanı…
Sokaklarda yürürken bir okulun dağıldığını görüyor ve içeri giriyoruz. Küçük sınıflarda eğitim veriliyor bir köy okulu olduğu için. Görünüm olarak bizdeki okullardan çok da farklı değil.
Arabayı bıraktığınız yerde bir şarap üretim yeri göreceksiniz. Coutsodontis Şarapları… Samos’ta misket üzümlerinden şaraplar yapılıyor ve gerçekten çok güzel şaraplar bunlar. Burası bir aile işletmesi ve bu ufak yerde şarap satışı ve tadımı da yapıyorlar. Kırmızı şarabın şişesini 6 Euro’ya aldık. Ayrıca Samos’un ünlü tatlı şarabından da alabilirsiniz, bu şarap buzla servis ediliyor ve gittiğiniz bazı tavernalarda yemek sonrası da ikram ediliyor.
Karlovasi
Yazının başında bahsettiğim gibi, burası da Seferihisar’dan kalkan teknelerin yanaştığı yer. Çok cazip bir yanı yok aslında, biraz Yunanistan’ın kuzeyindeki şehirlere benziyor. Bir adaya gelip bu kadar şehir görünümünde bir yerde kalmak istemezsiniz. (En azından ben istemem… Adalarda daha çok “köylerde” kalmayı tercih ediyorum, bu popüler yerlere yakın bile olsa merkez yerine küçük yerleşimlerde kalmak daha cazip geliyor.)
Şehir de nispeten yeni bir şehir, özellikle ada tarihini düşününce… 1600 yılından beri burada yerleşim var. Şehrin merkezinde büyük Panagia Kilisesi bulunuyor. Şehrin ana meydanında da kafe ve restaurantlar var. Buraya şöyle bir bakıp, Potami’ye doğru yolunuza devam edebilirsiniz.
Potami Şelalesi
Samos yazılarını okuduğunuzda karşınıza en çok çıkan yerlerden birisi de bu şelale olacak. Şelaleye ulaşımla ilgili navigasyona güvenmemek birinci kural. Sizi olmadık yollara sokuyor buraya ulaşmak için. Halbuki şelaleye gidiş çok basit. Karlovasi’den deniz kenarına indikten sonra Potami oklarını takip ediyorsunuz ve şelaleye çıkan yolu gördüğünüzde, asfaltın kenarına arabanızı bırakıp yürümeye başlıyorsunuz.
Yaklaşık on beş dakikalık kısa bir yürüyüş burası. Patika yoldan, ağaçların altından, tahta köprülerden geçerek ilerliyorsunuz.
On beş dakika sonra yol bitiyor ve bir restauranta çıkan merdivenleri görüyorsunuz. Şelaleye gitmek için ise nehre girmeniz gerekecek. Nehir bir noktada eğer 1.90’dan kısaysanız boyunuzu da aşacak. O yüzden ekipmanlarınızı buna göre yanınıza almaya karar verebilirsiniz. Ya biri sizi nehre girdiğiniz noktada bekleyecek ve sırayla gideceksiniz. (ki gidiş 1 dakika bile sürmüyor bu noktadan sonra.) Ya da bir şekilde suyun dışında ekipmanınızı tutacaksınız. Boyunuzu aşan nokta yalnızca 2-3 kulaçla geçilecek bir nokta.
Bu noktadan sonra bir kez köşeyi döndüğünüzde şelale karşınızda. Çok görkemli bir şey bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Buraya ulaşmak için yürüdüğünüz yolun verdiği zevk yeterli. Üstelik şelalenin dönüşünde yorgunluğunuzu atmanız için Potami Plajı sizi bekliyor.
Kokkari
Kokkari aslında eski bir balıkçı köyü, bugün ise adanın en turistik noktalarından biri. Birçok otel, pansiyon ve tavernaya ev sahipliği yapıyor. Köyün bazı noktaları fazlasıyla Avrupa etkisi altında ve gelen turistlere yönelik barlardan oluşuyor. Çok fazla sayıda da turist var. Aslında benim açımdan bir Yunan adasındaki bir köyü sevmemem için tüm gerekçeleri sunuyor. Fakat tam aksi oldu, Kokkari’yi çok sevdim. Hatta bir daha yolum Samos’a düşerse burada kalmayı düşünebilirim bile.
Hatırlatayım, bence Kokkari aynı zamanda adanın en güzel plajlarının bir kısmına çok yakın. Tüm adayı gezmek için belki doğru bir konum değil, ama sırf deniz tatili için düşünülebilecek noktalardan birisi.
Manolates
Samos Adası’nın en popüler köylerinden birisi burası. Gidiş yolu çok keyifli, sık ağaçların altından geçerek tırmanıyorsunuz. Keskin virajları var.
Manolates, tıpkı Marathokampos gibi bir dağ köyü. Adanın en tipik köylerinden biri. Turistikleşmiş, ama dokusunu korumayı da başarmış.
Bu köy aslında hemen yakınındaki Vourliotes köyünün nüfusunun fazlasıyla artması neticesinde kurulan yeni köylerden biri. Yeni dediysem, tıpkı Karlovasi gibi 1600’lü yıllardan bahsediyorum. Buna rağmen Vourliotes’ten daha popüler. Köy adını zamanında burada yaşamış olan Manolis adlı birinden almış.
Köyün hemen girişinde arabayı park etmek için bir otopark var, kapasitesi biraz sınırlı. Yoğun dönemde nasıl yer bulunuyor bilemiyorum, ama yol kenarlarına park edilmiş arabalar da gördük. O yüzden sanırım yol kenarında bırakma ihtimaliniz de var. Köyün içine arabayla girmek pek mümkün değil.
Megali Panagia Manastırı
Ireon’a yakın bu manastırı, Marathokampos tarafına giderken yol üzerinde -ya da yolunuzu çok uzatmadan- görebilirsiniz. Özellikle avluda bulunan kilisenin tavan süslemeleri ve ahşap kapısı çok etkileyici.
Samos Adası Plajları
Livadaki Plajı
Adadaki en favori plajımla başlıyorum. Adanın merkez şehri Vathy’e 15 dakika kadar uzaklıkta bir plaj burası. Diğer anlatacağım plajlara göre daha “kumluk”, ama tamamen kum değil. Suyu bir miktar daha sıcak. Rengini en çok sevdiğim deniz de burasıydı. Şezlonglar ücretsiz, en azından bir şey içmenizi bekliyorlar. Bir kahve de içseniz yeterli. Daha çok salata ve sandviç çeşitleri var, fiyatlar uygun. Yolun bir kısmı toprak, fakat bence çekinecek bir şey yok.
Mykali Plajı
Okuduğuma göre suyu genelde durgun bir plaj burası, nitekim biz gittiğimizde de öyleydi. Bazı blog yazılarında şezlongun ücretsiz olduğunu okumamıza rağmen, baktığımız üç tesiste de öyle bir durum mevcut değildi. Deniz tertemiz ve taşlık. Tesis ve şezlong tipine göre 5 ya da 6 Euro’ya iki şezlong, bir şemsiye alabiliyorsunuz. Tesislerde yemek de var.
Potami Plajı
Potami Şelalesi’ne gidilen yolun diğer tarafında bulunuyor. Tesisli bir plaj, fakat tesis olmayan bir kısmı da var ki fotoğraflarda görünen kısım daha çok o tarafı. Biz şanssızlığa uğradık ve bu plaja ayırdığım günde yağmur yağdı, biz aslında Potami Plajı’na vardığımızda güneş yüzünü göstermeye başlamıştı, ama hava serindi, dolayısıyla denize giremedik. (Ben aslında girerdim de, kimse girmek istemeyince ben de istememiş sayıldım. 🙂 ) Bir gün Samos’a tekrar gelir miyim bilmiyorum, ama gelirsem sebebi bu ve buradan yürüyerek gidilen Mikro Seitani plajı olacak.
Tsambou Plajı
İşte Kokkari’yi anlatırken bahsettiğim plajlardan birisi… Suyun rengi ve yapısı biraz Kaputaş’a benziyor. Çabuk derinleşen, taşlık ve dalgalı bir deniz. Şezlongların ücretsiz olduğu bir kısım var, yine bir şey içmeniz bekleniyor. Gölge sevenler için plajın en arka kısmında ağaçlardan da yansıyan daha büyük gölge noktalar mevcut.
Tsamadou Plajı
Samos’un en ünlü plajlarından biri burası. Eğer Kokkari yönünden gelirken ilk gördüğünüz Tsamadou Plajı kısmında durursanız, aşağı ineceğiniz yol biraz daha uzun ve karşınıza çıkan ilk tesis ise çıplaklar plajı olacak. Navigator Beach-Bar’a park ederseniz ise plajın öbür ucuna ineceksiniz. Gördüğüm kadarıyla plajda üç ayrı tesis var, birisi çıplaklar plajı. Ortada bulunan tesiste şezlonglar yanılmıyorsam ücretli. Navigator’da ise şezlong ücretsiz. Su soğuk ve taşlık, hızlı derinleşiyor olmakla birlikte ayağınızın bastığı yerler de fazla.
Ireon Plajı
Buradaki plajı kaldığımız köy olması sebebiyle biliyorum. Arabasız günlerimizde burada yüzdük ve diğer günlerde de sabah kahvaltıdan önce denize girdik. Suyu temiz, taşlık. Çok bir özelliği olduğu söylenemez, eğer burada kalmıyorsanız uğramasanız da olur. İki tesisten birinde şezlonglar ücretli, diğerinde ise ücretsiz.
Samos Adası’nda Yeme – İçme
Nektarios (Ireon)
Adadaki ilk akşam yemeğimizi burada yedik ve çok beğendik. Yağmur yağan akşamda da herkes üşüyünce tekrar köye dönmeye karar verdik ve yine burada yedik. 🙂 O gün akşam tepemizdeki lamba rüzgar ve yağmurun etkisiyle patladı, biz önemsemedik, fakat taverna çalışanları “siz istemeseniz de tabaklarınızı değiştirmek zorundayım” diyerek bizi bizden daha çok önemsediler. Biz açıkçası o an işin kalamarındaydık. 🙂 Bir şişe de uzo ikram ettiler, her kötülükten bir iyilik doğarmış ne de olsa.
İlk akşam beş kişiydik ve bir ızgara ahtapot, bir kalamar dolması, bir kalamar kızartma, Yunan salatası, cacıki ve kabak kızartmasının yanında bir 20’lik Frantzeskos uzosundan oluşan menümüze 60 Euro hesap verdik. İkinci akşamımızda ise ızgara ahtapot, kalamar kızartma, biberiyeli koyun eti (Samos yemeği), iki cacıki, bir Yunan salatası ve yine bir Frantzeskos’tan oluşan masaya 69 Euro hesap ödedik. Bu restaurantı mutlaka öneriyorum.
Akrogiali (Ireon)
Köyümüzdeki ikinci akşam yemeğimizdi. Nektarios sonrası aynı tatmini vermedi, ama yine de güzeldi. Cacıki, ahtapot ızgara, buyurdi (bir nevi güveçte eritilmiş peynir), kalamar kızartma, kokkinisto (Samos et yemeği) ve 20’lik Zarbanis Uzosu’ndan oluşan masamıza 51 Euro hesap ödedik. Bu sefer bütün yemeklerin fotoğrafını çekmeyi unuttuğum için (BLOGGERLIK BU DEĞİL!!!) aralara adadan fotoğraflar serpiştireceğim yer yer. 🙂
Remataki (Pythagorio)
Pythagorio’da gündüzleri plaj, akşamları taverna olarak hizmet veren bir yer burası. Denizin dibinde, kumsaldaki masalarda yemek yiyorsunuz. Garsonları gerçekten çok sıcak. Türkçe’nin de belli başlı temel sözcüklerini öğrenmişler. (Hatta artık ne kadar internet şifresi soran olduysa, onu Türkçe söylemeyi de öğrenmişler – 1’den 8’e kadar…) Lezzet olarak ise kötü diyemem, ama standarttı. Cacıki, Yunan salatası, mastelo peyniri (Sakız Adası’na özgü, bir nevi hellim peyniri), ızgara ve kızartma kalamar, ızgara ahtapot ve 20’lik Frantzeskos Uzosu’na 69.10 Euro hesap ödedik.
Taverna Tamam (Karlovasi)
Yağmurlu günde, yağış birden bastırınca ve çok acıkmışken oturduk buraya. Ben oturduktan sonra puanına baktım ve düşük olduğunu gördüm. Fakat yorumlar genelde servisin yavaşlığından şikayet ediyordu ve bu şikayetlerin sahipleri genelde Türk’tü. Servis cidden alabildiğince yavaş, ama yemeklerin lezzeti yerinde, sabrınız varsa oturmanızı tavsiye ederim.
İki souvlaki (şiş kebap), Yunan salatası, buyurdi ve içeceklerden oluşan masamıza 42 Euro hesap ödedik.
AAA Restaurant (Agios Konstantinos)
Burası hemen Manolates Köyü’nün yol ayrımında bulunuyor. Nitekim eskiden Manolates köyündeyken aşağı taşınmış. Bir et lokantası aslında. Her gün ayrı bir menü çıkartıyor, bunun yanı sıra sabit yemekler de var ve hepsi çok lezzetli. Biftek güveç, 600 gram bonfile, musakka, Yunan salatası, iki şarap, iki kola ve iki ice tea’den oluşan masamıza 52 Euro hesap ödedik.
Kokkoras (Kokkari)
Burası da gerçekten beğendiğimiz tavernalardan birisi oldu. Rezervasyon yaptırarak gitmek daha iyi olacaktır. Yine denizin dibinde bulunan bir restaurant burası. Yediğimiz en güzel ahtapot buradaydı. Cacıki, Yunan salatası, nohut köftesi, ızgara ve kızartma kalamar ve ızgara ahtapottan, bir de 20’lik Frantzeskos uzosundan oluşan masamıza 69.80 Euro hesap ödedik.
Teleion Plus (Vathy)
Tekneden indiğimizde ilk öğlen yemeğimizi burada yedik. Patates kızartmaları özellikle baya bol kepçe getiriyorlar. Tavuk gyros (Yunan döneri), patates kızartması, cacıki ve Alfa biradan oluşan masamıza 12 Euro hesap ödedik.
Bunlar dışında Ireon’da bulunan Vanillia Cafe’yi tatlıları için tavsiye edebilirim. Lokma ve krepleri çok başarılı. Vathy akşamları canlı değil, fakat illa ki Vathy’deyseniz akşam oturulacak en iyi nokta bence My House Cafe. Samos’ta bahsettiğim gibi yaygın bir şarap kültürü de var, Samos’un tatlı şaraplarını bir akşam deneyebilirsiniz. Genellikle kadehi en fazla 3-3.5 Euro arasında oluyor.
Samos Adası diğer bize yakın adalara göre daha az Türk’ün gittiği bir ada. Sakız Adası kadar “yerel” kalamamış belki, fakat Batılı turistin yoğun olarak geldiği bu ada yine de bizdeki benzer yerler kadar “kimliğinden arınmamış.” İngiliz, Alman ve özellikle İtalyan tarzı mekanlar da var, birçok nokta o turistlerin varlığına uygun düzenlemeler de yapmış, ama “Yunanistan’da olduğunuz hissi” kaybolmuyor. Fiyatlar üç aşağı beş yukarı genelde aynı, çok lüks yerlere gitmediğiniz sürece en fazla 1-2 euro oynuyor kalem başı. Şezlongların ücretli olduğu yerler Samos’ta daha fazla.
Benim içimde kalan plajlar Lemonakia, Mikro Seitani, Kerveli ve Marathokampos’un alt kısmındaki plajlar oldu. Gidip, oraları da denemek isteyebilirsiniz.
Bir dahaki ada keşfine kadar, hayde yamas!
Samos’a gitmek gerek desenize! Didim Mavişehir’de hergün uzaktan seyredip gitme hayalleri kurmak yerine hayali gerçeğe dönüştürmek gerek! Turist kalabalığının olmadığı bir mevsimde…
Adada turist kalabalığı çok göze batmıyor aslında, bir şekilde ada içerisine dağılıp kayboluyorlar. Belki Pythagorio ve Karlovasi hariç. Yine de Eylül en güzel ay olur bence. 🙂
Sakız Adası’nı senin rehberliğinde gezmek çok zevkliydi. Sisam (Samos) Adası’nı da senin rehberliğinde gezmek isterim sevgili torunum. Gezi planını şimdiden yapabilirsin. Seninle gurur duyuyorum.
Ne zaman istersen ben hazırım. O zaman ben hemen bir taslak oluşturuyorum. Hazırlayıp sana getireyim ve planlayalım.. 🙂
Detaylı bilgiler için çok teşekkürler!
Ben teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.