“Yazmasaydım deli olacaktım…”Sait Faik Abasıyanık Bizans döneminde balıkçılar ve manastırlardaki rahip ve rahibeler dışında yaşam olmayan İstanbul’un Adalar’ı bugün...
“Yazmasaydım deli olacaktım…”Sait Faik Abasıyanık Bizans döneminde balıkçılar ve manastırlardaki rahip ve rahibeler dışında yaşam olmayan İstanbul’un Adalar’ı bugün...
Her sabah telaşlı bir kuyruk oluşur Eminönü İskelesi’nde. Az sonra hareket edip İstanbul Boğazı’nı arşınlayacak vapurda en güzel yeri kapmak içindir bu telaş. Baharın ilk zamanları ise hele, Boğaziçi...
Türkiye’nin en batısında, ülke sınırları içerisinde güneşin en son battığı nokta Gökçeada, umduğumdan daha fazlasını verdi bana. Lafı fazla uzatmadan konuya girelim.
Eminönü’ne ne zaman gitsem, bozuk bir aksanla “bosfor, bosfor” diye bağırıp durur bir adam. Orada duran tekne hep, “hemen kalkıyordur” ve “beklemeden hareket...
Liman demek, yalnız deniz demek değildir. Bilakis, liman karadır ve karalardaki tesisattır. İstanbul Limanı bu konuda o kadar geri ve iptidaidir ki, liman olmaktan bile uzaktır. Açık konuşalım...
Günler öncesinden planlıyoruz, ta yazdan beri gitmek istediğim Büyük Valide Han’a gidip, oradan seyredeceğiz İstanbul’u bir kez de, İstanbul’a haksızlık etmeden… Oraya çıkar...
Kült “İstanbul’u Dolaşırken” isimli rehberin yazarları Hilary Summer-Boyd ve John Freely, kitabın girişinde, “bütün şehir turları Galata Köprüsü’nden başlamalı”...
Derler ki, Megaralı kolonistlerin reisi olan Byzas, Delphoi kahinine yeni ülkelerini nereye kurmaları gerektiğini sorar. “Körler ülkesinin tam karşısına” der kahin ve bu kehanete göre...
“kendimi bildim bileli yollarda tükettim koskoca bir ömrü / bir uçtan bir uca gezdim şu fani dünyayı…” “Dünya’nın en kolay adresi” derdi Barış Manço buraya, her...