Sınırı Geçtikten Hemen Sonra: Dedeağaç

İpsala Sınır Kapısı’ndan çıkıp da, Yunanistan’ın ünlü Egnatia Otoyolu’na bağlandığınızda, karşınıza çıkan ilk yol bilgilendirme tabelasında şöyle yazıyor; “Alexandroupolis – 45 km.”

Zaten sınırdan sonra yarım saatlik bir yolculukla varıyorsunuz bizim Dedeağaç dediğimiz bu şehre. Şehrin bu ismi tamamen yabancı değil Yunanlar’a da, Yunanistan Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı broşürlerde ve resmi bilgilendirme yazılarında da geçiyor “Dedeağaç” ismi.

Burası, aslında küçük bir balıkçı kasabası iken, İstanbul – Selanik tren yolunun buradan geçmesiyle, büyük bir liman şehri haline geliyor zamanla. Şehrin sokak ve caddeleri, 1877-1878 Rus – Osmanlı savaşı esnasında burada barınan Rus mühendisler tarafından tasarlanıyor. 1920 yılında Yunanistan’a katılımıyla ise önce Neapolis, sonra ise Alexandroupolis ismini alıyor.

img_7693

Bizim hala Dedeağaç diye bildiğimiz bu şehir, özellikle haftasonları biraz günlük hayatın stresinden uzaklaşmak için yakın rotalar arayan Türk misafirlerini ağırlıyor uzun zamandır.

Dedeağaç denilince şehirde göreceğiniz hediyelik eşyalardan, şehirle ilgili görselleri aradığınızda karşınıza çıkan fotoğraflara kadar, ilk akla gelen simge deniz feneri.

img_7709

1880’den beri “hizmette” olan bu deniz fenerinin ışığı 23 mil uzağa kadar aydınlatabiliyor. Etrafı kafelerle çevrili, özellikle yaz akşamlarında çok canlı olan sahil yolunda bulunuyor, zira yaz akşamlarında burası trafiğe kapatılıyor ve kafelerin, geleneksel tavernaların masaları yola taşıyor, yer bulmak biraz zorlaşıyor olsa da, bir masaya oturduktan sonra sizi çok güzel bir gece bekliyo

Deniz fenerinin hemen yanı başında liman bulunuyor ki limanda bulunan ve yan yana duran liman binaları da şehir için bir simge durumuna gelmiş. Bu limandan aynı zamanda, özellikle Gökçeada’dan çok net görünen Samothraki (Semadirek) adasına feribotlar kalkıyor. Bu adanın anakara ile tek bağlantısı burası.

img_7789

Şehirde bir diğer önemli merkez ise Aghios Nikolaos Kilisesi’nin olduğu meydan. Burada kilisenin yanı sıra, kilisenin bir müzesi ve bir de ortaokul bulunuyor. Bir yağmur sonrasında, güneşin açmasıyla gidiyoruz bu meydana biz de, müzeyi gezdikten sonra, açıkhavada biraz dinlenme molası vermek üzere oturuyoruz beton banklardan birine. Meydanda bulunan okul teneffüse çıkıyor bu esnada, bir top geliyor üzerimize, gayrıihtiyari “aman yapmayın” diyoruz ki çocuklardan biri Türkçe cevaplıyor bizi bir anda, o durumu algılamak biraz sürüyor ve sonra biraz sohbet ediyoruz, ardından Yunanca konuşarak gidiyor arkadaşlarının yanına.

Bu şehir için şaşırtıcı değil bu. Bizim Batı Trakya dediğimiz bu bölgede, yoğun bir şekilde Türkler de yerleşikler. İskeçe (Xanthi) ve Gümülçine (Komotini) ile birlikte Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden birisi Dedeağaç. Restaurantlardan, balıkçı tezgahlarına kadar, sorularınıza Türkçe cevaplar alabileceğiniz bir yer. (Bir de laf aramızda, şehrin tek casinosundaki çalışanlar da yoğun olarak Türklere hizmet verdikleri için Türkler ya da Türkçe bilenler arasından seçiliyorlarmış.) Ayrıca, Yunanların bazıları da, Türkiye’den gelen kişilerin gitgide artması sonucunda, işlerine yarayacak kadar Türkçe konuşabilir hale gelmişler.

img_7756

Kilisenin müzesinin de belki bizler açısından şöyle bir önemi olabilir. Müze içerisinde, daha çok Anadolu’dan mübadillerin getirdiği ikonalar sergileniyor. Müze aynı zamanda ikonaların nasıl yapıldığına dair bilgiler de veren bir odaya sahip.

Gelelim bu şehri ziyaret etmek için en önemli sebeplerden biri olabilecek yemeklere… Sahil yolunun şehrin merkezindeki bölümünün sonuna doğru toplanmış hemen hemen tüm tavernalar, fiyat olarak da üç aşağı beş yukarı aynılar. Loukolous, bizim gittiğimiz dönemde en kalabalık olanlardan biriydi ki tavsiye üzerine biz de oraya oturduk. Kırmızı biber dolması, Yunanların ünlü mezesi cacıki, Yunan salatası, kalamar, bir kadeh şarap ve 200 ml’lik Evros uzosundan oluşan bir masaya 38 Euro hesap ödedik. Kalamar fileto usulü geldi, mezeler de yemek de çok lezzetliydi, ortam da taş duvarlar ve tahta masalar ve çalan müziklerle taverna dendiğinde aklınızda hayal edebileceğiniz her şeyi size sunuyordu.

img_7725

Şehirde aynı zamanda deniz fenerinin olduğu yerden içeriye doğru giren sokaklardan biri, köftecilere ayrılmış. Bizim bildiğimiz köfteden biraz daha büyük hazırlanıp, kağıt üzerinde (ya da elbette isterseniz ekmek arasında) masaya gelen bir köfte bu. Yanına dilerseniz cacıki, patates kızartması gibi yan ürünler de söyleyebiliyorsunuz.

img_7831

Sokakta bulunan köftecilerin hepsinin servis tarzı aynı, Kanavidis en eskilerinden biri… Öğlen yemeğinizi burada değerlendirebilirsiniz. (Temmuz 2018 güncel not – Kanavidis restorasyon çalışmaları sebebiyle belirsiz bir tarihe kadar kapalı. Karşısında bulunan I Agora belki buradan daha bile lezzetli denebilir. Fakat dikkat, köfteleri bu kadar küçük değil, bir köfte bile yetebilir. Hızlı davranmayın sipariş verirken.)

Akşam olunca elbette otelinize dönmeden önce, şehrin ünlü bulvarı ve alışveriş caddesi Demokratias’ta sıra sıra dizilmiş kafe ve barlarda geceyi sonlandırmak isteyebilirsiniz de.

Gün içinde dolaşırken, her yorulduğunuzda imdadınıza Yunanistan’da çok yaygın olan donmuş yoğurt barları ve Yunanlar’ın durmadan tükettikleri frappeler yetişecek.

Dedeağaç belki size Atina kadar büyük arkeolojik zenginlikler vaat etmiyor, adalar kadar turistik hale gelmemiş ve bunun yanında adalar kadar deniz şehri de değil… Fakat canlı sosyal yaşamı, güzel yemekleri ve bize yakın oluşuyla, bizim için cazip bir seçenek, sınırın yanı başında bekliyor. Sadece Dedeağaç’a gitmek bile, bizim birbirimize ne kadar benzediğimizi görmeniz için yeter. Sınırda, Meriç Nehri’nin üzerindeki köprüde bulunan sınır çizgisinin iki yanında, biz çıkış yaparken sohbet ediyorlar askerler, sadece bir çizgi ayırıyor onları, bir ince çizgi, soyut ya da somut, tam anlamıyla…

img_7823

Nasıl Giderim?

Türkiye’den birçok firma Dedeağaç’a otobüs seferi düzenliyor. Kendi aracınızla gitmeyi düşünüyorsanız ise, öncelikle Turing Kurumu’ndan aracınıza seyahat sürenize uygun Yeşil Sigorta yaptırmanız gerekiyor. Eğer yeni tip ehliyetlerden aldıysanız, başka bir işleme gerek yok ki ekonomik olması açısından yeni ehliyetlerden almanız daha iyi olacaktır. Eğer, eski tip ehliyetlerden birine sahipseniz, yine Turing kurumundan Uluslararası Ehliyet belgesi almanız gerekiyor. 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *