Yeşilırmak’ın Kıyısındaki Amasya

Tokat Yıldızı isimli firmanın, 12.00 otobüsü ile Tokat’tan Amasya’ya doğru yola çıktık 18 Haziran günü. Yol yaklaşık iki saat sürüyor, fakat o kadarlık bir yol değil aslında. Hiç durmadan, arabayla kolayca 1.5 saatte alınabilir normal bir hızla…

Şehrin girişinde trafik yoğunlaştı, şehirlerarası yoldan gelip, doğrudan merkeze dalıyorsunuz otobüslerle ve bu da trafiği olumsuz bir şekilde etkiliyor tabii. Otogardan şehir merkezine servisler var ve gideceğiniz yerlere göre güzergah belirliyorlar.

Odalarımıza yerleşip de, birazcık dinlendikten sonra kendimizi attık Amasya sokaklarına. İlk izlenim: Burası, Tokat’tan kesinlikle daha temiz. Göze bu çarpıyor, insanları da bu konuda belki biraz daha bilinçli gibi. (Çekirdek yiyip yere atan da gördük, fakat çekirdek yiyip elinde çöpünü biriktiren de… Tokat’ta herkes yere atıyordu örneğin.)

Karşımıza ilk Amasya Saat Kulesi çıktı, kulenin hemen yakınındaki Turizm Danışma merkezindan şehir haritası edindik, harita çok iyi hazırlanmıştı. Haritanın iyisi kötüsü olur mu demezsiniz herhalde, Tokat haritası bir felaketti örneğin!

Amasya Saat Kulesi, 2002 yılında yeniden inşaa edilmiş eskisine sadık kalınarak. Eski kule onarılamaz derecede yıkıldığından, bir süre kulesiz yaşamış Amasya ve sonrasında bu kule yapılmış. Yalı Boyu Evleri’nin tam başlangıç noktasında bulunuyor Amasya Saat Kulesi.

IMG_9601.JPG

Kulenin önünden geçen köprü, sizi meydana çıkarıyor. Biz Amasya Tamimi’nin yıldönümüne denk geldik ve şenlikleri de yakaladık. Meydanda, Amasya Müftüsü’nün o dönem Atatürk’e söylediği “tüm Amasya emrinizdedir paşam. Gazanız mübarek olsun!” sözü afiş olarak asılıydı şenlikler sebebiyle.

Meydanın köprüden geçişinizde yüzünüzü oraya çevirdiğinizde solunuzda kalan kısmında Gümüşlü Camii var. Gümüşlü ismi, camiinin içinde gümüş bulunduğundan değil, camiiyi onaran Gümüşlüzade’den geliyor. Gümüşlü Camii’nin hemen yukarısı ise Amasya’nın sağlam kalmış nadir eski mahallelerinden Sofular Mahallesi.

IMG_9602.JPG

Amasya’nın eski yerleşim yerleri çeşitli depremler, yangınlar gibi sebeplerle ortadan kalkmış. Ermeni Mahallesi yok bugün örneğin, olan oraya olmuş, ya da yine Amasya’nın eski binalarından Papazlar Okulu da yıkılmış. Buralar, korunmaya değer yerler olarak görülmez biliyorsunuz.

Sofular Mahallesi’ni gezdikten sonra istikamet Burgulu Minare Camii. 1242 yılında yapılan bu camiinin yanında ise bir de Cumudar Türbesi yer alıyor. Cumudar Türbesi, bugün mumyası Amasya Müzesi’nde sergilenen Cumudar isimli kişinin mumyasının bir dönem durduğu yer, halbuki türbe ona ait değil, fakat türbenin asıl sahiplerini mumyalandığı için gölgede bırakıp ismini verivermiş. Burgulu Minare Camii, Selçuklu eseri, Selçuklu mimarisinin o estetiğini yansıtıyor. Amasya’da konuştuğumuz biriyle aynı fikirdeyim ben de, Osmanlı eserlerini pek sevmem, Selçuklu Eserleri daha hoşuma gider.

IMG_9603.JPG

Burgulu Minare Camii’nin hemen ön tarafında yer alan Taşhan ise şu anda restorasyonda. Burgulu Minare’den Yeşilırmak yönünde dümdüz ilerlediğinizde karşınıza yine restorasyonda olan bir Bedesten ve kıyı yoluna vardığınızda Saraçhane Camii çıkacak, bu camii de benim çok hoşuma gitti, 1372 yılında Amasya Emiri Şadgeldi tarafından yaptırılmış.

IMG_9604.JPG

Saraçhane Camii’ni de gördükten sonra istikamet Yalıboyu Evleri… Bir önceki yazıda Tokat ve Amasya’nın Yeşilırmak’ı nasıl farklı değerlendirdiklerinden bahsetmiştim. Amasya’nın başka şansı olmadığından belki de, Yeşilırmak’ın yanına yapmış evlerini… Amasya, Yeşilırmak’ın aktığı vadide, iki dağ arasına sıkışmış bir şehir. Hatta bu coğrafyada yetişen dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon için de “Amasya’nın dağlarından içi sıkılıp da çıktı yollara” denir. Strabon adı bugün Yalıboyu’nda bulunan bir restauranta verilmiş.

IMG_9605.JPG

Yalıboyu Evleri, hakikaten bakmaya doyamadığım bir manzaraydı… Sağından, solundan, karşısından, arkasından, Amasya’da bulunduğum her gün baktım durdum, önlerinden Hıdrellez dileğimi Yeşilırmak’a attım deniz niyetine…

İşte bu evlerin birçoğu pansiyon-otel-restaurant olarak düzenlenmiş durumda. Bunlardan biri de Amaseia Mutfağı… Amasya’da kime “yöresel yemekleri nerede yiyebiliriz” diye sorsanız size burayı gösteriyor, nitekim biz de gittik burada yedik. Fakat son gün, canımın yine keşkek çekmesi ve burada kalmamasıyla, tam karşısında bulunan Sardunya’da yedik. Sardunya, çok daha başarılıydı, buraya gidip Amasya Tabağı yemenizi tavsiye ederim. İçerisinde keşkek, mantı, sarma ve haşhaş yağlısı barındırıyor…

Tekrar karşı kıyıda döndüğünüzde ise hemen o civarda bulunan “Damak Dondurma” ise serinlemenin kolay yolu.

Saat Kulesi’ne tekrar geri dönelim, karşı tarafında valilik ve belediye bulunuyor. Belediye binasının bir özelliği var, Atatürk’ün Amasya’ya gelişinde kaldığı yer.

IMG_9606.JPG

Ertesi sabah yine Yalıboyu Evleri’ne doğru yürüdük ve biraz önce bahsettiğim Strabon’da harika bir ayran içtik. Bugün ırmak kenarında değil, evlerin arka tarafında dolaşıyoruz…

Süsleme Sanatı Atölyesi’ne girdiğimizde orada bizi çok sıcak iki kişi karşıladı ve hemen buyur edip çay ikram ettiler. Biraz sohbet ettik, Amasya’dan çok, Türkiye’nin geleceğinden, sorunlarından… Ortak kaygılar bizi doğrudan oraya götürdü bir şekilde.

Bu sokakta Hazeranlar Konağı isimli bir müze ev bulunuyor. Çok da anlamlı olmayan Şehzadeler Müzesi de burada… Kalenin gölgesinde, güzel bir yürüyüş rotası bu sokak. Sokağın sonu İstasyon Caddesi’ne çıkıyor ve bu cadde adından anlaşılacağı gibi Amasya Garı’nın bulunduğu cadde.

İyice acıkmış ve geri dönmek zor gelirken, caddenin hemen başında Mezzati isimli yeni açılan bir yer bulduk. Ev yemekleri yapıyorlar ve daha çok mezeler üzerine kurulu bir mutfak. Parmaklarımızı yedik deyimi tam oturuyor burada, bir Arnavut Ciğeri yapıyorlar ki bayılmak işten değil.

Buradan kalktıktan sonra istikamet tren garı. Amasya’ya tren 1927 yılında gelmiş. 1948 yılında burayı sel basmış ve gar da sular altında kalmış. Amasya öyle bir durumdaymış ki o dönem, sel baskını neticesinde şehre gelen İsmet İnönü için uygun kalacak bir yer bulunamamış.

Amasya’dan Sivas’a bölgesel ekspres ve Havza’ya raybüsle ulaşabiliyorsunuz tren garından.

IMG_9607.JPG

Amasya Tren Garı’ndan taksiye binerek Maket Amasya Müzesi’ne gittik. Maket Amasya Müzesi, Amasya’nın 1914 yılındaki halini güzel hazırlanmış bir maket üzerinden izleyebildiğiniz bir müze. Günümüzde şehirden ayrı düşünülemediği gerekçesiyle, 1914 yılında olmamasına rağmen tren yolu da müzenin içerisinde yer alıyor. Gecesiyle, gündüzüyle Amasya’yı rehber eşliğinde tepeden seyrediyorsunuz.

Müzenin hemen dışında 2. Bayezid Camii ve Külliyesi, avlusunda ise yıldırım sebebiyle ortadan ikiye ayrılmış bir çınar ağacı var.

Ve işte moralimizi dümdüz eden üçüncü günün sabahı… İstikamet Gök Medrese…

Gök Medrese’de diğer tüm camiilerde olduğu gibi çocuk Kuran kursu mevcut, oradaki çocuklarla biraz sohbet ettik. Verilen arada kek ve meyve sularıyla oyalanıyorlardı. Moralimizi bozan cümle işte o sırada geldi, “keşke hep burada olsak, okul çok kötü, okulda bize hiçbir şey vermiyorlar, okuldaki hocalar kötü, bu hoca iyi…” Diğerleri de onayladılar “evet” diyerek…

Bu hislerle terk ettik Gök Medrese’yi ve biraz ilerisindeki Amasya Müzesi’ne gittik. Burası “mumyalar müzesi” olarak da biliniyor içinde sergilenen mumyalar sebebiyle. Onun dışında Roma, Doğu Roma, Pontus, Hitit, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı Dönemi’ne ait buluntular da sergilenenler arasında.

Müze çıkışında bir taksiye binerek şehrin biraz dışındaki Aynalı Mağara’ya gittik. Burası bir Kral Kaya Mezarı ve güneş ışığında içerideki taş ayna görevi gördüğünden adı böyle koyulmuş. Efsanesi elbette var. Günlerden bir gün, çok güzel bir kız varmış ve bu kıza “sen güzelsin de güzelsin” diye tutturmuşlar. Kız da aklına herhalde ırmağa falan bakmak gelmediğinden “madem güzelim, gösterin bana güzelliğimi” demiş. Bunun üzerine zahmetler verip bu mağarayı inşaa etmişler, kız da muradına ermiş. Mağaranın her tarafı cam kırıkları ve duvar yazıları ile dolu bu arada…

IMG_9608.JPG

Bir sonraki noktamız Saraydüzü Kışla Binası… Bina Amasya Tamimi’nin ilan edildiği binanın bir kopyası. Orijinal bina heyelan sonunda yıkılmış zira ve bugün yapılan bu kopyasının önündeki Atatürk heykeli, eliyle eski binanın olduğu yeri işaret ediyor. O noktaya baktığınızda da, bayrağın bulunduğu nokta eski binanın olduğu yer.

Kışla binası içindeki müze daha çok işi yazılı bilgi ile idare ediyor, çok zengin bir içeriğe sahip olduğunu söyleyemeyeceğim. Atatürk’ün Amasya’ya gelişinin mumyalarla canlandırılması vasat, yapılan mumyalar Atatürk’e de yanındaki kişilere de benzemiyorlar ve kötü bir örnek olmaktan öteye gidemiyorlar. Amasya Tamimi’nin önemini yansıtmaktan uzak kısacası bu müze…

IMG_9609.JPG

Kışla Binası’ndan karşıya geçtiğinizde, Yalıboyu’na giden yolda bulunan yapay şelaleyi göreceksiniz. O şelalenin bulunduğu minik dinlenme yerinde, bir kaya kitabesi var. Bu kitabe zamanın zenginlerinden birinin kayaya kazıdığı vakıfnamesi, ya da vasiyeti…

IMG_9610.JPG

Buradan çıkıp Bimarhane’ye gidiyoruz. Bimarhane, Sabuncuoğlu Şerafeddin’e adanmış, onun hastalarını 14 yıl boyunca tedavi ettiği yer. Dönemin tedavi yöntemlerini, Sabuncuoğlu Şerafeddin tarafından çizilen figürler aracılığıyla görüyorsunuz. Bu figürlerin de olduğu tıp kitabı, Türk Tarih Kurumu tarafından zamanında basılmış, fakat halen baskısı var mı emin değilim. Müze çıkışlarında bu kitabın, ziyaretçilerin ulaşabilir bir şekilde satılması yararlı olacaktır bence.

IMG_9611.JPG

Amasya Kalesi, Tokat Kalesi’ne göre çok daha iyi bir durumda. 311 basamakla zirveye ulaşabiliyorsunuz ve oradan kuş bakışı Amasya’yı seyredebiliyorsunuz. Fakat ne yazık ki aynı yönde bulunduğunuzdan Yalıboyu Evleri ve Kral Kaya Mezarları seyir açınızda değil…

Amasya’daki son günümüzde ise sabah erken kalkarak Merzifon’a gittik. Sabah 8’de servis edilen keşkek’ten ben yiyemedim, o saatte ben kahvaltı bile yapamıyorum ki değil keşkek yemek. Fakat insanlar epey iştahla keşkekleri, paçaları, işkembeleri rahatlıkla yiyordu.

Merzifon, çok da turistik olmayan bir ilçe. Şehir bünyesinde 1864 yılında kurulmuş olan bir okul binası çok hoşuma gitti benim. O dönem Amerikan Koleji olarak kullanılmış bina, çeşitli badirelerden geçerek en nihayetinde Fen Lisesi olmuş ve geçtiğimiz yıl öğrenci kabul etmeye başlamış.

IMG_9612.JPG

Merzifon’da Kara Mustafa Paşa köyünü görüp, dalından topladığımız duta doyduk. (Yalan söylüyorum, biz asla duta doymayız.) Merzifon’un tarihi hamamları, harap haldeki kilisesi ve taşhanını da gezdikten sonra öğleden sonra Amasya’ya geri döndük. Bu harap haldeki kilise içimi sızlattı.

IMG_9613.JPG

Ertesi sabah bölgesel ekspres ile Sivas’a doğru yola çıktık. Sivas ve bu tren yolu bir başka yazının konusu olsun. Ben nihayetinde trenime kavuşmuştum ve mutluydum.

IMG_9614.JPG

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *