Güzel İnsanların Kasabası: Akyaka

Beni bastığı zaman şehir, en çok Ege gelir aklıma, Akdeniz’den büyüktür Ege benim için. Ege yoksa, dünya daha sıkıcı… Ege yoksa insanlar da daha sıkıcı.

Bu yaz, Didim’den gidecek bir yer ararken geldi aklıma Akyaka. İlhan Selçuk’tan biliyordum burayı ben, hep bir köşesindeydi aklımın. Zamanında günübirlik tekne turu yapmak için gelmiş, kasabayı biraz bile gezemeden ayrılmıştık buradan. Şimdi, gidip kalmalıydık.

Hemen araştırmaya başladım, Liman Otel’de yerlerimizi ayırttım ve Didim’den yola koyulduk. Elbette bir klasik olarak seyrettik Gökova’yı daha Akyaka’ya varmadan tepeden. “Roma’yı gör de öl demişler, oysa Gökova’yı gör de yaşa…” demiş Halikarnas Balıkçısı bir rivayete göre, söz onun mudur emin değilim, fakat doğruluk payı çok yüksek.

20140724-201859-73139832.jpg

Otele yerleşip hemen Gökova’nın sularına bıraktık kendimizi. Deniz biraz dalgalı, ama ne gam. Gerçi Ege’deyiz, ama deniz Akdeniz’e benziyor, tam da birbirlerine karıştıkları yerlerde olduğundan olsa gerek. Ortaçgil çalıyor bir yerlerde, Bozburun’u anlatıyor olsa da şarkısı, buraya da uyuyor, “kokuların şarkısı başlar / ne çocuk sesi, ne kent uğultusu gelir / mişli geçmişte sorunlar saklanır / aya dokunmanın tam zamanıdır…”

Akyaka Nail Çakırhan’ın girişimleriyle, başka bir karakter kazanmış ve Nail Çakırhan’a da sayısız mimari ödüller kazandırmış. Bu sayede bugün birçok ziyaretçi çekiyor, fakat Akyakalılar aslında bu kadar çok insan istemiyorlar kasabalarında. Biz gitmeden çok yakın bir zaman önceydi bayram, bu yaz bu belki dikkatinizi çekmiştir, insanlar o kadar sıkıldılar ki, bayramda bir anda ortalık kavimler göçüne döndü. Akyaka’da da bayramda banklarda, koltuklarda uyumuş insanlar, kalabalıktan kalacak yer bulamamışlar. Giderken de kocaman bir çöp dağı bırakmışlar arkalarında. İşte bu yüzden istemiyorlar Akyakalılar fazla ziyaretçi. Hem burası “cittaslow”, yani yavaş şehir…

20140724-201929-73169407.jpg

Neyse ki şimdi çok kalabalık değil. Ne de çok sıcak… Her şey tam tadında. Arkamızda yemyeşil dağlar, önümüzde canım Gökova Körfezi. Fakat Gökova Körfezi de kirleniyor, diğer tüm kıyılarımız gibi. Her geçen sene, “burası biraz daha kirlenmiş” diyorum sürekli gittiğim yerlerde. Yine de hala az bulunur yerlerden Gökova.

Ertesi sabah, Azmak turuna çıktık, yarım saat süren. Azmak’ta yüzme molası da veriyorlar. Kendinize geliyorsunuz ve tüm gün aynı dinçlikle dolaşıyorsunuz o buz gibi suda yüzdüğünüz zaman.

20140724-202015-73215402.jpg

Azmak boyunda da oteller, restaurantlar var, bir gecenizi mutlaka burada yemeğe ayırmalısınız. Yanınızdan gelip geçen sazanları, ördekleri seyrederek, illa ki Ege müzikleri ile çok güzel bir akşam daha katacaksınız hayatınıza böylece.

Akyaka’nın belki tek kötü (ne kadar kötü tartışılır gerçi) özelliği sivrisinekler. Doğal hayatı korumak adına sivrisinek mücadelesi yasak, restaurantlarda Sinkov servisi yapılacak kadar vahim durum. Sürü halinde üzerinize geliyor yer yer sinekler, fakat çözümü de Sinkov ile bulunmuş durumda.

Akyaka’dan her sabah kalkan teknelerle aynı zamanda Gökova Körfezi turu da yapabiliyorsunuz. Ortalama beş koya uğruyor tekneler, bir yavaş şehire yakışacak şekilde yalnızca manasız müziklerin çalındığı kalabalık teknelere muhtaç değilsiniz. Dönüşte yelkenini açıp kendisini rüzgara bırakan tenha tekneler, ya da yine kişi sayısı oldukça az ve müziğin de sadece arkaya fon olacak şekilde çalınıp tüm teknelerden ters bir rota izleyerek gezen tekneler de mevcut. Bir miktar fiyat farkı ödeyerek bunları tercih edebiliyorsunuz.

20140724-202050-73250837.jpg

Bu turun en ünlü ayağı Kleopatra Plajı. Geçtiğimiz yıllarda yaptığım turda kuma basabilirken, artık kumsal kapatılmış ve insanların oturma yerleri plajın arkalarına yerleştirilmiş. Denize de, oraya yapılmış iskelelerden giriyorsunuz. Kleopatra Plajı’nın olduğu ünlü Sedir Adası’nda tarihi kalıntılar da görülebiliyor olsa da, tekneyle gelenler buralara pek uğramıyorlar. Ülkece, böyle şeylere pek meraklı olmadığımızın göstergesi…

Sabah başlayan tur, güneş batamaya yaklaşmışken Akyaka’da sonlanıyor yine, aklınızda gördüğünüz masmavi koylarla iniyorsunuz tekneden, o doymamışlıkla.

20140724-202112-73272624.jpg

Safranbolu’yu alıp deniz kenarına getirmişler gibi bir his yaşatan mimarisi, çevresine göre daha serin olan havası, onu deniz kıyısına hapsedip, bina yığınına dönmesini kısmen engelleyen yeşil dağları ve insanın ömrünü uzatan Gökova Körfezi ile Akyaka, tüm bir kış sayıklamalarıma konu oldu ve hayallerimi süsleyen yerler arasına girdi.

Eskiden olmadığı kadar çok çabuk basıyor Ankara artık beni. Bir yerden döndüğümün haftasında, yeni planlar yapmaya, bir başka yere kaçmaya çalışıyorum. İyice eminim yanlış yerde yaşadığımdan artık. Ben bu şehirdeyken kendimi artık bu ülkeye, bu insanlara ait hissetmiyorum belki de. Bundandır biraz Ege’den bahsetmem durup dururken, Akyaka’yı anlatmam bundandır. Galiba artık başka şehirlere gitme zamanım geldi benim. Ankara, benim çocukluğumun Ankara’sı değil. Şehrine ihanet eden insanların yaşadığı bir bina yığınından ibaret.

Öyleyse kalkıp Akyaka’ya gidelim mesela. Oktay Akbal gibi güzel insanların yaşadığı yere…

20140724-202204-73324294.jpg

Nasıl Giderim? 

Akyaka için Marmaris otobüslerine binerek Akyaka yol ayrımında inmeniz gerekiyor. 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *