Portekiz’in kuzeyinde, ülkenin en çok turist çeken şehirlerinden biri, şaraplarıyla tüm dünyada tanınan Porto Gezi Rehberi…
Portekiz’in kuzeyinde, tüm dünyada şarapları sayesinde ismi tanınan şehir Porto… Aslında şarap turu yaparken rehberin söylediği haliyle, “Porto’da üretilmeyen, ama madem tüm dünyada böyle biliniyor, neden değiştirelim denilerek Porto şarabı denilen” bir şarap bu, ama ne gam… İşte Porto!
Porto’ya / Porto’da Ulaşım
Türkiye’den Porto’ya direkt ulaşım için tek seçenek Türk Hava Yolları… Maalesef uygun fiyata bilet bulma şansı çok fazla olmuyor. Aktarmalı olarak Yunan Aegean veya Alman Lufthansa gibi şirketlerle daha uygun fiyatlarla ve kısa bekleme süreleriyle Portekiz’e ulaşmanız mümkün. Porto Havalimanı oldukça küçük ve amaca yönelik, çoğu zaman da sezonluk ve charter uçuşlarınca kullanılan bir havalimanı. Çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi buraya da metroyla ulaşmanız mümkün, fakat sonra metro gece 12’ye doğru hareket ediyor. Eğer o metroyu kaçırırsanız taksiyle 8-10 Euro fiyat aralığında Porto şehir merkezine ulaşabilirsiniz.
Porto küçük bir şehir, havalimanı yolculuğu haricinde toplu taşımaya ihtiyaç duymayacaksınız muhtemelen. Metroyu kullanmak için öncelikle “Andante Card” adı verilen karttan çıkarmanız gerekiyor, bunun için 0.60 cent ödüyorsunuz. Ondan sonra da kartı doldurarak seyahat edebiliyorsunuz. Havalimanı için 1.85 Euro ödüyorsunuz.
Porto’da eski adı taxify olan beat adlı taksi uygulaması da çalışıyor. Fiyatlar çok uçuk değil. Ios için buradan, Android için buradan telefonunuza yükleyebilirsiniz. Ekranda hangi rakam gözükürse o rakamı ödüyorsunuz, yalnızca kartla ödeme yapılıyor.
Porto’da Nerede Kalmalı?
Yukarıda bahsettiğim gibi, Porto küçük bir şehir. Görülecek her yeri tek bir daire içine alırsanız, o dairenin en dış noktalarında kalsanız bile her yere çoğunlukla yürüyerek ulaşmanız mümkün. En ideal noktayı arıyorsanız Trindade tarafları daha merkezi ve daha düz ayak olduğu için tercih edilebilir gibi duruyor.
Konaklamalarınızda eğer;
İlk kez Airbnb kullanacaksanız buraya tıklayarak kaydolursanız 22 Euro
İlk kez booking.com kullanacaksanız buraya tıklayarak kaydolursanız %10 indiriminiz olacak.
Porto Gezilecek Yerler
Porto’da her ne kadar “burada 9 ay kış ve 3 ay cehennem yaşanır” deseler de Porto’nun havası her an sürpriz yapmaya hazır. Temmuz ayında gittiğinizde bile üşümeniz mümkün, o yüzden her türlü hazırlığınızı yaparak gitmenizde fayda var.
Porto’da bulunduğum süre boyunca hep hırka ve kazaklarla dolaşırken, Lizbon’a gittiğimde bu hamallık bitti ve şorta geçtim. Böyle büyük farklar bile oluşabiliyor iki şehir arasında yani.
Porto geziniz için merkezi Se Katedrali olarak belirleyebilirsiniz. Ben de anlatmaya buradan başlayıp, çevresine doğru yayılayım.
Katedralden şehrin çok güzel manzaralarını görmeniz mümkün. Katedral ayrıca şehrin karşı yakasından (daha doğru bir tabirle bir başka şehir olan Gaia’dan) çok güzel gözüküyor aynı zamanda. Katedrali gezdikten sonra iki seçenek var.
Birincisi ara sokaklara girerek Ribeira‘ya inmek. Ribeira bugün UNESCO korumasında olan, şehrin nehir kenarındaki mahallesi.
Ribeira’nın kordon boyu bir zamanların büyük limanı olsa da, bugün turistik restaurant ve cafelere teslim olmuş durumda.
Se Katedrali’nden sonra ikinci alternatifiniz ise hiç aşağı inmeden Dom Luis I köprüsünün demiryoluna ayrılmış kısmından karşıya geçmek. Bana sorarsanız bunu dönüşte de yapabilirsiniz, o sebeple Ribeira’yı köprüye doğru takip ederek köprünün alt katından karşıya geçebilirsiniz. Anladığınız gibi bu köprü hem demiryolu, hem de karayolu taşımacılığında kullanılıyor. Demiryolundan kastettiğim ise metro hattı… Metro hattı her ne kadar Porto Belediyesi’ne ait olsa da, metronun durakları biraz önce bahsettiğim Gaia’dan geçiyor.
Gaia’ya birazdan geleceğim… Biz Porto’ya geri dönelim. Ribeira’nın hemen yakınında Igreja de Sao Nicolau adlı bir kilise bulunuyor. Kilisenin dış cephesi ilgi çekici, bundan sonra da anlatacağım bazı yerlerde olduğu gibi azulejoslar ile kaplı. Azulejos, Lizbon yazısında bahsettiğim gibi Portekiz çinisi… Kilise 1758’de yanmış, 1762’te yeniden yapılmış ve yaklaşık 100 yıl sonra, 1861’de azulejos ile kaplanmış.
Se Katedrali’nin hemen aşağısında, muazzam bir tren istasyonu bulunuyor. Bu muazzamlığı büyüklüğünden ileri gelmiyor, yine girişinde bulunan azulejoslar bu istasyonda yolcudan çok turist olmasına yol açıyor.
Bu istasyonun adı Esteçao de Sao Bento. Daha çok banliyö trenleri buradan kalkıyor. İstasyonda bulunan ve sayısının 20.000’i bulduğu söylenen azulejoslar ise Portekiz’de ulaşımın tarihini anlatıyor.
Bu istasyonun yakınında Sonto Antonio dos Congreados adlı bir kilise bulunuyor. Bu kilisenin de dış cephesi azulejoslar ile kaplı. Bu azulejoslar St. Anthony’nin hayatından kesitler anlatıyor.
Kiliseyi de gördükten sonra Aliados Bulvarı‘na çıkalım. Hemen karşımızdaki görkemli bina belediye binası… Portekizce’deki söylenişiyle Camara Municipal do Porto. İnşası 1920 yılında başlayıp, ancak 1955 yılında tamamen bitmiş. Bugün halen belediye hizmetlerinde kullanılıyor. Hemen yanı başında bir de sanıyorum daha basit işler için kurulu bir belediye ofisi bulunuyor. Porto Belediyesi’nin logosunu da ayrıca beğendim.
Gelelim buraya yine çok yakın bir yerde olan Livraria Lello‘ya… Burası “dünyanın en güzel kitabevlerinden biri” olarak geçiyor. Bu güzelliği bugün hissetmeniz maalesef pek mümkün değil. Kitabevi gerçekten çok güzel, fakat çok kalabalık. Zamanında buraya giriş ücretsizken içeri girenlerin çok çok düşük bir kısmının kitap alışverişi yaptığının fark edilmesi üzerine kitabevine bir giriş ücreti koyulmuş. Bugün bu ücret 5 Euro, bu ücreti ödediğinizde size verdikleri şey aslında bir hediye çeki. Yani yaptığınız alışverişten o 5 Euro’yu düşebiliyorsunuz, ya da tam olarak 5 Euro’ya bir şey alabiliyorsunuz. Bu kitabevinin bugünkü şöhreti Harry Potter serisine ilham kaynağı olduğu söylentisinden ileri geliyor. Kitabevi bu şöhretini çok göze sokmuyor, fakat içeride Harry Potter için özel hazırlanmış bir oda ve Harry Potter serisinin imzalı kitapları da var.
Gelelim Igreja do Carmo‘ya, yani Carmo Kilisesi’ne… Aslında hemen yanında bulunan Carmelitas Kilisesi‘yle bir ikili oluşturuyorlar ve tam ortalarında da 1 metre genişliğinde daracık bir apartman bulunuyor. Bu binanın yapılma sebebi ise iki kilisenin ortak bir duvarı paylaşmasının istenmemesi, böylece rahipler ve rahibeler birbirinden bu şekilde ayrılmışlar. Carmo Kilisesi’nde rahipler bulunurken, Carmelitas’ta rahibeler bulunuyor.
Bu kiliselerin karşı köşesinde ise üniversite binası bulunuyor. Şimdi Torre Dos Clerigos‘tan geçerek fotoğrafçılık müzesine gidelim. Torre Dos Clerigos yapıldığı dönemde şehrin en yüksek binası olan ve bugün halen şehrin çok güzel manzaralarını seyredebileceğiniz bir kule. Gelelim fotoğrafçılık müzesine, yani Centro Portugues de Fotografia… Dış cephesinde eskitilmiş görünümlü bir Kodak logosu bulunan bu müzeyi ücretsiz gezebiliyorsunuz. Müze içerisinde eski fotoğraf makineleri sergileniyor. Fotoğraf makinelerine ilginiz olmasa bile, binanın içini gezmek amaçlı da girebilirsiniz.
Karşıya geçmeden önce biraz yukarı doğru çıkalım… Porto’nun yaya caddeleri üzerinden (bilhassa her şehirde olan alışveriş caddelerinden biri olan Rua de Santa Caterina üzerinden) Capela das Almas‘a gidelim. Yani “Ruhlar Kilisesi…” Bu kilise önemli, çünkü dış cephesi tamamen azulejos ile kaplı. 18. yüzyıl başlarında yapılmış ve 1929 yılında azulejos ile kaplanmış bu kilise. Binanın bu dış cephesi Aziz Francis ve Aziz Catherine’in hayatını anlatıyor.
Artık Gaia’ya geçebiliriz. Gaia yazının başında da bahsettiğim gibi ayrı bir yönetim birimi aslında ve bugün Porto şarabı olarak bildiğimiz şarabı üreten firmaların yerleri Gaia’da bulunuyor. 40’tan fazla üretim yeri var ve hemen hemen hepsinde tadım turlarına katılmanız mümkün.
Ben tura Calem‘de katılmayı tercih ettim. Üç çeşit premium şarap tadımını da içeren mahzen ve müze turu 16 Euro’ydu. Aldığınız bilgiler buna değiyor.
Bilet alıp girdikten sonra öncelikle müzeyi geziyorsunuz. Tur zamanı geldiğinde ise rehber sizi çağırıyor ve mahzene giriyorsunuz. Porto şarabı tatlı bir şarap. Kırmızısı yıllandıkça rengi açılıyor ve beyazı yıllandıkça rengi koyulaşıyor, dolayısıyla bir süre sonra aynı renkte buluşuyorlar ve beyaz ya da kırmızı hitabı ancak üretim aşamasıyla ve elbette tat ile ilgili olarak kalıyor.
Bu şaraplar önce en fazla 6 yıl boyunca büyük bir fıçıda yıllandırılıyorlar, sonrasında ise küçük fıçılara alınıyorlar. O fıçıda duracakları süreyle ilgili önemli bir kısıtlama yok, fakat fıçıların genel ömrü 120 yıl civarındaymış.
Porto şaraplarının üzümlerinin üretildiği Duoro Vadisi’nde iklim sert, kışları epey sert geçiyor ve Porto şarabına o kendine özgü tadı da bir nevi bu iklim veriyor. Porto şarabının alkol oranı yüksek, o sebeple mekanlarda dahi küçük kadehlerle sunuluyor. Rehberimizin tabiriyle “dördüncü kadehten sonra parti başlıyor…”
Şaraplardan benim favorim “late bottled vintage” oldu. Porto şarabının her çeşit ve markasını diğer şehirlerde bulmanız pek mümkün olmuyor, o sebeple alışverişinizi buradan yapmanızda yarar var. Fiyatlar Porto Havalimanı’ndaki duty free mağazasında da hemen hemen aynı.
Gaia’nın bir tepesinde Mosteiro da Serra do Pilar adlı manastır bulunuyor. Hemen eteklerinde de Jardim de Morro… Şehrin Porto tarafının da çok güzel manzaralarını buradan seyretmeniz mümkün. Ayrıca manastır da ziyarete açık.
Gaia’da ayrıca nehrin kenarında yürüyüş yapmak da ayrı bir keyif. Tüm şarap üreticilerini tepeden seyretmek isteyenler için teleferik seçeneği de mevcut. Jardim do Morro’ya çıkarken de bu çatı manzaralarını görebiliyorsunuz.
Porto Yeme – İçme
Noshi Coffee (Carmo civarı…)
Porto’da ilk günümde kendimi gerçekten hiç iyi hissetmediğimden, bana iyi gelebilecek bir yer ararken buldum burayı. Aslında amacım bir bitki çayı içmekti, fakat menüde çorbayı da görünce dayanamadım. Gerçekten çok başarılı bir sebze çorbası vardı. Gezilecek yerlerin de yakınında olması sebebiyle bir gün öğlen değerlendirebilirsiniz.
Cervejaria Brasao Aliados
Bu bölgenin en ünlü yemeklerinden birisi francesinha. Bir nevi ekmek arası et… Ekmeğin arasında, et, sosis ve kurutulmuş pastırma benzeri bir şey daha oluyor. Fransa-Belçika etkileri taşıyan, Portekiz’e uyarlanmış bir yemek bu. En iyi yapan yerlerden birisi de bu restaurant. Eğer buraya gelirseniz francesinha yanına başka bir yemek söylemeyin, zira kendisi oldukça büyük. Aslında Porto şarabıyla iyi giden bir yemek değil, fakat ben Porto’daki ilk günüm olması sebebiyle her türlü uyumsuzluğu yok sayarak Porto şarabı aldım yanına. İkisine birden 15 Euro ödedim.
A Sandeira (Riberia civarı)
Burası çok başarılı bir sandviççi. Ufak bir dükkanın içerisinde. Çeşitli sandviçleri var. Ben burada Vittoria Sandviç yedim ve yanına limonata içtim. Bu menünün içerisinde bir de çorba vardı. Toplam 6.5 Euro ödedim. Kesinlikle tavsiye ederim.
Nata Lisboa
Son akşamımda yorgunluktan hızlıca bir şeyler yiyip, odama gitmek amacıyla burayı tercih ettim. Lizbon’dakiler dahil yediğim en güzel nata tatlılarından biri buradaydı. Önden de Portekiz’in milli yemeği bacalhau’dan yapılmış sandviçlerden yedim. 7.70 Euro ödedim.
Bunlar dışında Porto’nun her yazıda görebileceğiniz en meşhur noktası Casa Guedes. Uzunca bir sırayı göze alırsanız çok güzel bir sandviç de burada yiyeceksiniz. Gerçekten Porto’nun en başarılı yemeklerinden biri…
Porto 2 günde rahatça gezebileceğiniz küçük bir şehir. Kararı siz verirsiniz, fakat Lizbon’a göre daha çok Porto’yu sevenler de epey fazla sayıda. Ben Lizbon’u daha çok sevdim, fakat bunda Porto’yu gezerken hasta olmamın da etkisi var.
Havasına güvenmeyin, mutlaka tedbirli gidin. Güneşli diye rahat rahat gezerken bir bakmışsınız yağmur indirmiş, açık bir havada dolaşırken bir bakmışsınız sis basmış… Sürprizlerini kabullendiğiniz noktada, Porto’yu da seveceksiniz.
Leave a reply