Posta beklemeyi çok severim ben. Kartpostal göndermeyi, en basitinden bir kitap sipariş verip kargonun gelişini gözlemeyi… Sabırsızımdır biraz da, ki bundan olsa gerek, sık sık sorun da yaşarım kargo ve posta şirketleriyle.
Posta beklemeyi çok severim ben. Kartpostal göndermeyi, en basitinden bir kitap sipariş verip kargonun gelişini gözlemeyi… Sabırsızımdır biraz da, ki bundan olsa gerek, sık sık sorun da yaşarım kargo ve posta şirketleriyle.
“Her ne ararsan kendinde ara” yazıyor duvarda. Anadolu’nun ortasında, bambaşka bir yerdeyim sanki. Türkiye’nin aydınlarının isimleri var her yerde, hoşgörü mesajları ile birlikte. Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş’tayız. Erciyes’ten dönerken, yol üstünde uğramaya karar veriyoruz. Yüzlerce yıl önceden, Hacı Bektaş-ı Veli’nin...
Aylardan Mayıs ve hava 29 derece… Adana’da Taş Köprü’nün üzerinde, sıcaktan bunalmış bir vaziyette etrafı seyrediyorum. İşte o an, tam da o an, yazın ortasında güneşe ateş eden adamı anlayabiliyorum içtenlikle. Ben ki sıcak severim, Adana’nın sıcağı 29 dereceye rağmen fazla geliyor, köprünün etkisiyle birleşip de Temmuz ortasında...
Stuttgart, Almanya’yı ziyarete gelenlerin çok da tercih etmediği bir şehir olsa da, garip bir şekilde insana kendisini iyi hissettiren bir havası var. Yaşamak için güzel bir şehirmiş izlenimi uyandırıyor ilk bakışta, insanları rahat, aydınlık ve ferah bir şehir sanki…
Kült “İstanbul’u Dolaşırken” isimli rehberin yazarları Hilary Summer-Boyd ve John Freely, kitabın girişinde, “bütün şehir turları Galata Köprüsü’nden başlamalı” diyorlar. Burada İstanbul’un denizle iç içe bir şehir olduğunu görebileceğimizi ve şehrin varlığını kendisini bölen ve kuşatan bu sulara borçlu olduğunu...
Derler ki, Megaralı kolonistlerin reisi olan Byzas, Delphoi kahinine yeni ülkelerini nereye kurmaları gerektiğini sorar. “Körler ülkesinin tam karşısına” der kahin ve bu kehanete göre Byzas ve kolonisi yola çıkar, sonunda boğaza ulaşırlar. Dönemin Kalkedon’unda, yani bugünkü Kadıköy’de küçük bir koloni yaşamaktadır, bunları görürler ve bir de...
İpsala Sınır Kapısı’ndan çıkıp da, Yunanistan’ın ünlü Egnatia Otoyolu’na bağlandığınızda, karşınıza çıkan ilk yol bilgilendirme tabelasında şöyle yazıyor; “Alexandroupolis – 45 km.”
Trenden iner inmez karşıma, Doğu Berlin’in sevimli trafik ışıkları “ampelmann” çıkıyor, şaşırıyor ve seviniyorum, henüz Berlin’e gitmemişim ve üstelik ampelmann’ın gerçekten bizim Doğu ya da Batı’da olduğumuzu simgeleyen bir şey olduğunu zannediyorum, bir an ampelmann niye burada diye sorgulamaya başlıyorum. Trafik ışıkları neden böyle?
Ağustos ayında annemlerle Kıbrıs’a gidecek ve bunun ardından bayramda da arkadaşlarımla Midilli’ye gidecektim. Kıbrıs’a gidemedik bir aksilikten, Midilli olayı da iptal oldu. Sonra bir başka arkadaşla iki aile Midilli’ye gidelim istedik, o da olmadı. Nihayetinde annemlerle Samos’a gitmeye karar verdik ve bin türlü aksiliğin finali olarak bu gezimizi de iptal etmek...