Adana ve Çevresi

Aylardan Mayıs ve hava 29 derece… Adana’da Taş Köprü’nün üzerinde, sıcaktan bunalmış bir vaziyette etrafı seyrediyorum. İşte o an, tam da o an, yazın ortasında güneşe ateş eden adamı anlayabiliyorum içtenlikle. Ben ki sıcak severim, Adana’nın sıcağı 29 dereceye rağmen fazla geliyor, köprünün etkisiyle birleşip de Temmuz ortasında Ege’deymişiz etkisi yaratıyor, hazır değilim.

Büyük bir şehir Adana, derli toplu, aydınlık bir görünümü var. Şehir merkezinde her noktaya hakim, devasa Sabancı Camii, her dönemeçte karşınıza çıkıyor. Sözün bu noktasında, Adana’yı anlatmaya Sabancı Camii ile başlayalım öyleyse.

img_3434

İstanbul ve Suudi Arabistan arasındaki en büyük cami olduğu söyleniyor bu caminin, büyükçe bir parkın içerisinde yer alıyor ve Taş Köprü ile birlikte Adana’nın en bilinen sembollerinden…

Taş Köprü ise 117-138 yılları arasında, Seyhan Nehri’nin üzerine yapılmış, orjinalinde 21 kemer olsa da bugüne ise 14’ü ancak ulaşabilmiş.

img_3437

Zaten Adana’ya ziyarete gittiğinizde, hayat bu köprü ve çevresinde sizin için… Benim ise aklım hala sıcakta, zaman zaman yaz aylarını düşünüp, köprüye ve etrafındaki hiç de o kadar korunaklı olmayan parka bakıp bunalıyorum onlar yerine.

İşte bu sıcaklardan korunmanın yollarını üretmişler Adanalılar biraz da. Mesela Pazar sabahları kalkıp, ciğer yemeye geliyorlar. Üstelik kuru kuru da değil, şalgam ve yanına rakı bile var, sabah 5’te. Hiç de öyle geceden devam ediyormuş gibi değil, yataktan kalkıp da gelerek. Büyüksaat’te kuruluyor bu ciğerciler, söylenene göre Cumartesi akşamdan başlayıp, Pazar öğlene kadar açıklar yalnızca.

img_3604

Adana Kebap, hani buraya Gaziantep’ten gelince, o kadar da cazip gelmiyor. Genel olarak Adana mutfağı öyle… Fakat yine de, bir iki yer deniyoruz. Onur Kebap büyük bir hayalkırıklığı oluyor bizim için, hem lezzetli değil, hem de fiyatlar İstanbul’u hiç de aratmıyor. Yaşar Usta, Onur Kebap’ın üstüne iyi geliyor ertesi gün. Sanayi tarafındaki şubesi daha başarılı diyorlar genel olarak. Son günümüzde ise Birbiçer’i tercih ediyoruz, orası da hiç fena değil. Dediğim gibi, ballandıra ballandıra anlatamıyorsam sebebi, buraya Gaziantep’ten geçmiş olmamız. Akılda ister istemez Gaziantep ağırlıklı olarak yer ediyor.

Adana elbette sadece bunlardan ibaret değil. Saat kulesi ve etrafında görülecek birçok tarihi caminin yanı sıra, Atatürk Evi ve çok yeterli olmasa da bir Sinema Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor.

Adana’ya yakın bir noktada, bir de çalışmalar sona erdiğinde çok güzel olacağı belli olan Karatepe – Aslantaş Açıkhava Müzesi var. 5. Yüzyıl’a ait bir bir Hitit şehri burası. Arkeolojik çalışmalar henüz bitmediğinden, kısıtlı bir alan gezilebiliyor. Görülen manzara ise çok güzel.

img_3393

Bu yazı uzun uzun detaylar vermekten ve Adana’da size rehberlik etmekten çok, kendime bir anı, “bu şehri de gördüm” şeklinde bir not

Adana’ya normal bir zamanda gelirseniz ne kadar etkilenirsiniz, açıkçası emin değilim. Festival zamanlarını kollayıp, denk getirdiğinizde ise, çok eğleneceğinizi düşünüyorum. Gerçekten, Türkiye’nin en iyilerinden olan Adana Tiyatro Festivali, tahmin edebileceğiniz gibi bin bir dertle yapılan Rakı Festivali ve Adana’nın sembolü haline gelmiş Altın Koza Film Festivali, Adana’yı görmeye değer yapan detaylar.

Lütfen gidince güneşe ateş etmeyin. İçinizden gelecek eminim, ama yapmayın!

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

2 comments