İncinsen de İncitme: Hacıbektaş

“Her ne ararsan kendinde ara” yazıyor duvarda. Anadolu’nun ortasında, bambaşka bir yerdeyim sanki. Türkiye’nin aydınlarının isimleri var her yerde, hoşgörü mesajları ile birlikte.

Nevşehir’e bağlı Hacıbektaş’tayız. Erciyes’ten dönerken, yol üstünde uğramaya karar veriyoruz. Yüzlerce yıl önceden, Hacı Bektaş-ı Veli’nin yerleştiği, eski adı Sulucakarahöyük olan yerleşim yeri…

Yerleşimin iki önemli ziyaret noktası var, biri Çilehane… Burası aynı zamanda Deliklitaş olarak da biliniyor. Deliklitaş, aslında bir mağara. Bu mağaranın çıkmaya çalıştığınızda, eğer günahınız varsa deliğinin sizi sıktığı ve adak adayana kadar bırakmadığı inanışı hakim. Alanda bulunan tüm yaygın uyarılara rağmen ise, çaput bağlama gibi uygulamalar engellenememiş.

dsc00146

Çilehane’nin bu mitolojik yanından çok, aynı alanda bulunan diğer noktaları önemli… Bunlardan biri Ozanlar Yolu.

“Eğer bana gel gel olsa yüceden, çırpar kanadımı uçar giderim…” diyen Mahzun-i Şerif’ten, Yunus Emre’ye, Aşık İbrahim’den, “yürüyorum gündüz gece…” diyen Aşık Veysel’e, Anadolu’nun ozanları, heykelleri anılmış. Elbette Pir Sultan Abdal adına düzenlenen şenliklerde, gericiler tarafından yakılarak öldürülen Sivas Katliamı kurbanı aydınlarımız da unutulmamışlar.

dsc00174

Çilehane’de bulunan diğer bir önemli nokta da Türkiye’nin üç önemli aydınının burada yatıyor olması. Ne mutlu ki- sergilerine gidip sohbet etme şansı yakaladığım Fikret Otyam, karikatürist Turhan Selçuk ve aydınlanma bilgesi İlhan Selçuk…

dsc00166

Çilehane’den çıkıp da şehir merkezine gittiğinizde ise sizi Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi bekliyor. Bu meydanda, bir duvarda büyük harflerle “incinsen de incitme” yazılı. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bugün Alevi inancında da uygulanan temel felsefesi…

Kültür Bakanlığı’na bağlı olmanın vermiş olduğu bir şey olsa gerek, müzede bazı yazıların dili mesafeli ve hatalı geliyor bana. Elbette bu inanışa hakim insanlar daha iyi değerlendirirler. Kullanılan dil, sanki fazla “resmi.”

Burası aslında bir dergah… Hacı Bektaş-ı Veli döneminde tekil bir yapı olan bu dergah, zaman geçtikçe yapılan eklerle bugünkü genişliğine ulaşmış. 2. Mahmut döneminde, Bektaşilik yasaklanınca, camiye çevrilmiş ve 1. Abdülmecid döneminde tekrar canlanmış. 1925 yılında tekke ve zaviyeler kapanınca, burası da kapatılmış ve 1964 yılında müze olarak açılmış.*

dsc00185

Bu ilçenin sunduğu aydınlık, buradan gelip geçen insanlar ve burada yatanlar… Hacıbektaş, aydınlanma ışığını Anadolu’nun kalanına sunmaya çalışıyor. Bunu yapmaya gücünün yetmesi zor. Fakat, böyle bir yeri görmek insana iyi hissettiriyor.

Bir Kayseri dönüşünde ya da Kapadokya ziyaretinizden kalan vaktinizde yolunuzu düşürüp uğramaya değecek bir yer Hacıbektaş. Ben ise bir yandan buralarda dolaşıp, hala Kapadokya’yı görememiş olmanın derdinde…

dsc00210

*Hacıbektaş  WEB tarafından Bedri Noyan’ın çalışmalarından aktarılanlar ile oluşturulmuş kısa tarihçe. 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *