Bir Orieenteering Hikayesi: İstanbul 5 Days

Elinizde bir harita… Aslında gezginler alışık haritayla dolaşmaya, fakat bu haritaların bir farkı var, dilsizler… Şehirde koşuyorsanız işiniz kolay, fakat ormandaysanız size yardım edecek bir başka aygıta ihtiyacınız olacak: Pusula.

İşte haritanızda işaretlenmiş hedefleri yönünüzü şaşırmadan bulmaya çalıştığınız böyle bir spor var; orienteering ve bu sporun dünyadaki en çok ilgi gören etkinliklerinden biri de İstanbul Orienteering Grubu tarafından Türkiye’de düzenleniyor: İstanbul 5 Days.

İstanbul 5 Days’e yalnızca Türkiye’den değil, kuzey ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden yarışmacılar katılıyorlar. Bu yıl Türkiye’den sonra en yoğun katılımcı Rusya’dan gelmiş ve Rusya’yı;  Finlandiya, Danimarka ve Bulgaristan izliyor. Öyle ki, çocuklarıyla bile kalkıp gelenler var. İstanbul 5 Days yarışlarını bu kadar çekici kılan faktörler çeşitli. İstanbul kuşkusuz başlı başına bir çekim merkezi, beş gün içerisinde her iki kıtada birden koşuyor olmak önemli bir etken, ayrıca eşine az rastlanır Belgrad Ormanları da öyle, herkesin kendi nedeni var, benim için bu yarışları çekici kılan Kapalı Çarşı örneğin.

Ekim sonundan başlayıp Kasım başına ulaşan dönemde, on yıldır tekrarlanıyor bu etkinlik ve katılmak için lisanslı sporcu olmanıza da gerek yok,  bu sporu tanımak isteyen ya da fazla yapma fırsatı bulamayanlar için açılmış bir kategori var; “open”. Bu kategoride daha kısa ve daha kolay parkularda koşuyorsunuz.

Ben bu yarışlara son üç yılda iki kez katıldım. ODTÜ Orienteering ve Navigasyon Takımı’nın lisanslı sporcusu olan kardeşim sayesinde haberdar olduğum orienteering sporunu, yılda birkaç kez de olsa yapmaya, düzenlenen etkinliklere katılmaya çalışıyorum. Ankara’da Gençlik Parkı, ODTÜ, Yalıncak Ormanı, Ankara Kalesi gibi parkularda yarışmış olmakla birlikte, şehir dışındaki tek deneyimim İstanbul 5 Days!

Bu yıl iki gün Belgrad Ormanı’nda ve birer gün de Büyükada, Yıldız Parkı ve Kapalıçarşı’da ağırladı misafirlerini İstanbul 5 Days 30 Ekim – 3 Kasım arasında.

Haziran’dan itibaren kayıtlarını açıyorlar ve Ağustos ayı sonuna kadar erken kayıt kapsamında daha uygun fiyatlarla kaydolabiliyorsunuz. Ulaşım sorunu yaşayanlar için ücretli servis hizmeti de sunuyorlar. Kayıt olurken katılacağınız parkuları seçiyorsunuz ve bir de ihtiyacınız varsa elektronik kontrol cihazı (SI Cihazı) kiralıyorsunuz. Bu cihaz bulduğunuz hedefleri hafızasına alıyor hedeflerin üzerinde önceden konulmuş okutucular aracılığıyla ve böylece bitiş noktasında o hedefe gittiğinizi kanıtlamış oluyorsunuz.

Yarışlar genellikle bir Belgrad Ormanı parkuru ile başlıyorlar. Öncelikle her yarışmacının çıkış saati farklı ve sizinle aynı kategoride olan biriyle aynı anda çıkış yapmıyorsunuz, böylece ortak yarışmanız engellenmiş oluyor. Haritada işaretli sıralamayla hedeflere gitmeniz gerekiyor ve her kategorinin hedefleri farklı olduğundan, sizin hedefinize çok yakın bulunması muhtemel olan bir başka hedefle karıştırmamanız için hedefin üzerinde yazan kontrol numarası ile (örneğin sizin 1. Hedefinizin numarası 59 şeklinde belirtiliyor) hedefin sizin olduğunu kontrol ettikten sonra SI cihazınızı okutuyorsunuz. Yol bulma sorunu –elbette biz acemiler için- şehir parkularında yaşanmıyor olsa da, izohips haritaları okumaya alışık değilseniz ormanlarda sorun yaşayabiliyorsunuz ki Belgrad Ormanı gibi ormanlar bu konuda biraz daha zorlu olabiliyorlar. Nitekim ben Yalıncak Parkuru’nu tamamlayabilmiş olmakla birlikte, Belgrad Ormanı’ndaki tüm denemelerimde kayboldum. Harita gözüken patika yollar, dökülen yapraklar sebebiyle çoğu noktada görülmez halde ve yarışı bir tek patikalarda kalarak bitirebilmeniz mümkün değil. Yine de Belgrad Ormanı (unutmayalım, bugün tehlike altında bu orman) koşmaya değecek bir arazi ve bu ormanı solumak için iyi bir fırsat.

Yarışlara çıkarken elbette kural olarak yanınıza telefon, GPS cihazı veya bu özelliğe sahip başka cihazlar almanız uygun değil. Fakat ben Belgrad Ormanı’na çıkarken tehlikeli bir kaybolma riskine karşılık telefonumla çıktım.  Zaten OPEN yarışırsanız, size bu tür esneklikler gösteriliyor.

Ada parkurları ise yarışmanın en eğlenceli günlerinden birini oluşturuyor. Bu yıl Büyükada’da düzenlendi bu parkur. Vapura binip, çok güzel bir yolculukla ulaştığınız adada (eğer kendi imkanlarınızla gittiyseniz) öncelikle iskeleye yakın noktada bulunan ve üzerinde İOG yazılı simgeleri bulmanız gerekiyor ve böylece ne yöne gideceğinizi anlayıp o işaretleri takip ederek buluşma alanına varıyorsunuz. Çıkış saatiniz gelmeden harekete geçmenizde fayda var, çünkü ada parkurlarında başlangıç noktasını genellikle en üst noktaya koyuyorlar ve buluşma alanından oraya varmak için epey efor sarfetmeniz gerekiyor. Üstelik kondüsyonunuz da yeterli değilse, oraya vardığınızda yarışmış kadar olacağınızdan, bir dinlenme süresi koyacak şekilde başlangıç noktasına varmanızda fayda var.

Her sene bir park parkuru da koyuluyor genellikle İstanbul 5 Days’de, bu yıl bu Yıldız Parkı idi, iki yıl önce ise Sultanahmet’le birlikte Gülhane Parkı yarışlara ev sahipliği yapmıştı. Yıldız Parkı’nın oldukça dik iniş çıkışları epey zorlarken yarışma esnasında, Gülhane Parkı daha kolay bir koşu fırsatı sunuyor.

Dördüncü gün Belgrad Ormanları’na geri dönüyorsunuz ve bu aynı zamanda lisanslı sporcular için dünya sıralamasında puan kazanabilecekleri bir parkur oluyor, o yüzden çok daha fazla katılımcı ve çok daha hırslı koşular görüyorsunuz. Diğer günler, orman parkurunda sık karşılaşılan, “şu an neredeyiz” sorusuna cevap verecek daha çok kişi bulabilirken, bugün bazı yarışmacılar sizlere yardım etmeyip tempolarını düşürmeden yollarına devam edebiliyorlar.

Ve son gün, Kapalıçarşı’nın ziyarete kapalı olduğu Pazar gününde, bir yarış da çarşının içerisinde düzenleniyor, İstanbul 5 Days’i benzerlerinden ayıran bir parkur. “Super Sprint (hız parkuru)” şeklinde değerlendirilen bu yarışın en kötü özelliği, yaklaşık on beş dakikada (o da eğer biraz acemiyseniz) tamamlanabiliyor olması. Tadı damağınızda kalıyor ve o an içinizde tek bir his oluyor: “Şu bir yıl geçse de, gelip yine Kapalıçarşı’da yarışsak…” Zira, tam toplanmamış eşyaların koridorlarda durduğu bomboş ve keşmekeşten uzak bir Kapalıçarşı’da koşmak, her deliğe girmek benzersiz bir his veriyor insana. Bu yarışın da kendi içinde ayrı bir değerlendirmesi var. Tüm bunları içerisine alan bir madalya töreni yarışın ardından düzenleniyor ve böylece İstanbul 5 Days sona eriyor.

İstanbul 5 Days, 2013’te onuncu kez düzenlendi. Zaten orienteering’in sivil halkla buluşması da çok eskiye dayanmıyor. Uzun yıllar TSK bünyesinde yapılan bu spor, 1999’da sivil halkla buluşmaya başladı. 2003’ten beri de İstanbul 5 Days insanların ilgisini giderek artan bir ivmeyle çekmeye devam ediyor. Siz de eğer heveslendiyseniz, Kasım’a kadar beklemek zorunda değilsiniz. Mart ayında aynı grubun düzenlediği İstanbul Spring etkinliklerine katılabilirsiniz. Belki Kapalıçarşı yok, belki Adalar yok ama Sultanahmet’te bir gece koşusu yapıp, iki gün de Belgrad Ormanları’na elinizde harita ve pusulayla girebilirsiniz. (http://macerayarislari.com/istanbulspring/) İstanbul 5 Days hakkında bilgi almak isterseniz http://www.ist5days.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Eğer etkinliği daha net bir şekilde gözünüzde canlandırmak istiyorsanız, İstanbul 5 Days esnasında çekilen “Yönünü Bul” isimli belgesel halen İz Tv’de dönem dönem yayınlanıyor, yayın akışından takip ederek izleyebilirsiniz.

Yarışmaya katılmadan önce lütfen bir şekilde bir pusula eğitimi almayı unutmayın, yoksa ormanda size her yer aynı gözükecek ve elinizdeki harita bir süre sonra anlamını yitirecek.

Bu sporu dünyanın birçok yerinde de deneyimleme şansınız var. Dünyada düzenlenen etkinlikler ise http://orienteering.org/calendarresults/ adresinde gösteriliyor. Benim şimdiki hevesim Kotor’da koşmak örneğin, o daracık sokaklara gizlenmiş hedefleri aramak ne güzeldir kim bilir.

DSCN1705

 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *