“Özgürlüğe giden bir yol var. Her bir kilometresi, itaatle, dürüstlükle, temizlikle, itidalle, çok çalışmakla, disiplinle, fedakarlıkla, doğrulukla ve anavatana sevgiyle örülü…”
Dachau’da bir zamanlar ana binanın çatısında yazan bir yazı bu. Hitler’in, Naziler’in toplama kamplarından bir diğer, Münih’in yanı başında, hatta ilki.
Siyasi tutsaklar için 1933 yılında Heinrich Himmler tarafından yaptırılıyor. 200.000 kişi burada hapsediliyor, 30.000 ila 43.000 kişi arasında kişi hayatını kaybediyor. Bugün ise ziyarete açık bir alan…
Üzerinde, “çalışmak özgürleştirir / arbeit macht frei” yazılı demir kapıdan giriyorsunuz içeriye. Burası aslında tek giriş kapısı kampa. Hemen burada, zamanında kampa getirilen insanların ulaşımını sağlayan yolun kalıntıları gözüküyor.
Kamp zaten daha içeri girer girmez görünümüyle etkiliyor. Ölümler, işkenceler, burada olanları düşünerek gezdikçe -ki düşünmemeniz zaten imkansız- içiniz ürperiyor. Kapının olduğu yer aynı zamanda SS görevlilerinin ofislerini barındırıyor, kampın yönetim birimi aynı zamanda.
Yazının başında alıntıladığım yazının bulunduğu ana bina, 1937-1938 yılları arasında, tutsaklar tarafından yapılmış ve bugün içerisinde çok geniş kapsamlı bir müze var. İçerisinde hemen hemen 2.5 saat geçirdim bu müzenin. Müzede Nazi dönemine dair çok ayrıntılı bilgilerin yanı sıra, Avrupa’daki diğer kamplar hakkında ve dönemin Almanya’sı hakkında da bilgiler var.
Bazılarını bildiğim, bazılarını ilk kez gördüğüm bu bilgileri seyrederek, okuyarak, uzun uzun geziyorum. Müze aynı zamanda kamp binalarının bir parçası olduğu için aynı soğuk görüntü içeride de var ve ortam müzenin, müze ortamın etkisini arttırıyor.
Müzede Hitler’in bir yandan ne kadar durdurulabilir bir şekilde geldiğini görüyorsunuz ve nasıl da hiçbir şey yapılamadığını. Yazının burasında müzedeki bilgilerden bir derleme yapmak istiyorum.
1. Dünya Savaşı yenilgisinin ardından, 1918 yılında Almanya’da Kasım Devrimi gerçekleşiyor. Yeni kurulan demokratik yönetimde, kadın ve erkeklere eşitlik sağlanıyor. Savaş yenilgisinin getirdiği birçok siyasi ve ekonomik zorluk var tabii ve demokratik kurumlar burada güçlerini kaybediyorlar ve bu ortamda Hitler’in partisi NSDAP iktidara geliyor.
1920 yılında açıklanan NSDAP programında örneğin şöyle maddeler var;
“Sadece ulusun üyeleri devletin vatandaşı olabilir. Sadece Alman kanı taşıyanlar, inançlarına bakılmaksızın, ulusun üyesi sayılırlar. Buna bağlı olarak, hiçbir Yahudi, ulusun üyesi olamaz.”
Ve bir başka madde;
“Alman olmayan tüm göçmenler yasaklanmalıdır. 2 Ağustos 1914’ten sonra ülkeye giren tüm Alman olmayanların derhal ülkeyi terk etmelerini talep ediyoruz.”
Ekonomik iyileşme sürecinde kopan 1929 Buhranı, Almanya’yı da etkiliyor ve bu ortamda Naziler kurtarıcı olarak ortaya çıkıyorlar.
Aslında Mayıs 1928’te yapılan seçimlerde NSDAP yalnızca %2.6 oy alıyor. Bu oran 1930 seçimlerinde %18.3’e yükseliyor ve 1932’de ise %37.3 oy ile parti seçimlerde en yüksek oy oranına ulaşan parti oluyor.
Müzede o dönemin diğer parti afişlerine de yer veriliyor. Örneğin, Sosyal Demokratlar’ın afişinde, Naziler kastedilerek, “onlar demokrasinin düşmanıdır, Sosyal Demokratlar’a oy verin” yazıyor. Bu sürecin özetlenmesinin ardından, müze kampın işleyişini anlatan bölümle devam ediyor, burada kalanların tanıklığıyla. Müzedeki bilgiler ışığında kampın yapısını anlatmaya çalışacağım ben de.
Buraya getirilenler, onur kırıcı bir giriş prosedürüne maruz kalıyor. Tüm kıyafetleri ve getirdikleri ellerinden alınıyor ve çıplak olarak banyoya sokuluyorlar.
“Dachau’ya vardığımızda sürüklenerek trenden kampa sürüklendik ve bir köşeye atıldık, bir nevi genel bir sorgu başladı bir sürü görevli tarafından… Her türlü iğrenç şaka alkışlarla karşılanıyordu. Her ahlaksızlık aşağılık kahkahalara karışıyordu.”
Rudolf Kalmar – 1938 – 1945
Burada tutsaklara bir yüzme havuzu yaptırılıyor ve bu havuz bizzat tutsaklar tarafından yapılıyor, fakat gerçekte burası çok kirli bir gölet oluyor, yüzmek ise enfeksiyon riski sebebiyle yasaklanıyor. Terezin’de bulunan bir yüzme havuzu da vardı ve bunun dış dünyaya şov olarak yapıldığı söyleniyordu. Nitekim, Dachau’da da bir tutsağın tanıklığında anlatılana göre, buraya gelen bir komisyona da aynı şekilde bir şov sergileniyor, her türlü insanlık dışı uygulama bir anda duruyor, tutsaklar kampın kantinine götürülüyor ve tutsağın deyimiyle bir “mucize” gerçekleşiyor, bir anda bir kamp orkestrası oluşup, komisyon oradayken bir konser veriyor.
Nihayetinde, buraya gelen “bağımsız” komisyondan, kampı ziyaretleri sonrası şöyle bir mektup geliyor: “burada vurgulamak isterim ki, gördüğüm her şey, materyaller, temizlik ve hijyen koşulları, hayat olanakları, davranış biçimleri, tutsakların beslenmesi ve çalışmaları, üzerimde çok olumlu bir etki bıraktı.”
Oysa ki Dachau’nun kontrolü Naziler’in eline geçtikten sonra oluşturulan yönetim biçimi, “Dachau Modeli” adını almış ve diğer tüm kampların yönetimine örnek olmuştu ve daha önceki bir yazıda söylediğim gibi, Dünya bunu görmezden gelmeyi tercih ediyor.
“geçmişi düşündüğümde kamptaki sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğünü bulmaya çalışıyorum ve sadece tek bir şey geliyor aklıma: ne kadar çok tutsak ölürse, o kadar iyi…”
Almanya’ya Çöken Gece – Walter Adam
1945’ten itibaren, Dachau suçları müttefikler tarafından kurulan askeri mahkemelerde yargılanmaya başlanıyor ve yine diğer yargılamalara örnek oluyor. Bunlar ABD’nin başı çektiği mahkemeler. 1949 yılında Batı Almanya’ya devrediliyor. Batı Almanya döneminde her nasılsa birçok suç, cezasız kalıyor.
Müzeden çıktıktan sonra, bu kez tutsakların kaldığı alanı geziyorum. Bu koğuşların çok sert kuralları var ve kural dışı hareketler cezalandırılıyor. Bunlar öyle kurallar ki, yataklar arasındaki seviye farkları bile cezasız bırakılmıyor. Koğuşlardaki yataklar, ahşap ranza tipi yataklar ve odalar çok kalabalık. İnsani bir barınma biçimi yok tahmin edebileceğiniz gibi. Keza tuvaletlerin hepsi bir arada, hiçbir mahremiyet alanı yok.
Koğuşların hemen dışında bulunan “kamp yolu” denen kısımda tüm mahkumlar sabah toplanıyorlar ve burada birkaç saat bir arada olma şansları oluyor.
Fotoğrafta gördüğünüz alanlar, koğuşların olduğu binaları işaretliyor. Bugün birçoğu yıkılmış durumda ve yerlerine böyle bölgeler yapmışlar. Yolun bittiği yerde ise dini yapılar bulunuyor. Her biri bugün birer “anma yeri” olarak düzenlenmiş.
1940 yılında Dachau’ya bir krematoryum yapılıyor. Tutsakların olduğu alanın dışında, yalnızca SS’lerin arasından geçilerek ulaşılan bir alanda yapılıyor burası. 1942/1943 yılları arasında ise buraya daha büyük bir krematoryum ile birlikte, bir de gaz odası yapılıyor, fakat bu gaz odası Dachau’da hiçbir zaman kullanılmıyor. Bugün burası da bir anma yeri ve savaşın ardından burada bulunan küllerle bir mezar yeri oluşturulmuş durumda.
Buradaki gaz odaları da, tıpkı Auschwitz’te olduğu gibi, “duş” olarak geçiyor, üstelik sahte duş ekipmanları da hazırlanmış. Aynı anda 120 kadar insan gaz odalarında öldürülebiliyor.
Dachau’da aynı zamanda bir de hapishane bulunuyor. Burası ceza alan tutsakların barındırıldığı yer. Tutsaklar burada aylarca tutulabiliyor, karanlıkta ve çok az yiyecekle. İşkenceye uğruyorlar, ölüyorlar, bir kısmı ise “cinayete” kurban gidiyor.
Hapishanenin olduğu yolun sonundaki duvar ise, “idam” yeri olarak kullanılmış.
Hapishanenin ve ana binanın olduğu bölümün ön tarafında, ana avluda, bir anıt yapılmış savaş sonrasında buranın müze olarak düzenlenmesi aşamasında, burada altı dilde, “bir daha asla” yazıyor. Oysa ki o günden bu yana, bu acıyı yaşayanlar, ya da yaşatanlar fark etmeden, biz aynı acıların benzerlerini seyrediyoruz hala.
O anıtla eğer verilen bir söz ise, o söz tutulmuyor. Dünya her gün bir başka acıya uyanmaya devam ediyor.
Dachau’ya Nasıl Giderim?
Dachau’ya ulaşım Münih’ten oldukça kolay. Öncelikle Münih’ten S2 treni ile Dachau istasyonuna kadar gitmelisiniz. Bu trene binmek için iki bölgeli biletten almanız gerekiyor. Benim önerim 1 günlük Munich XXL biletinden almanız. (8.60 Euro). Bununla gidiş ve gelişinizi sağlayabilirsiniz. Dachau İstasyonu’nda indikten sonra ise, istasyonun hemen dışından kalkan 726 numaralı otobüs ile kampa gidebilirsiniz. İstasyon çıkışındaki tabelalar sizi yürümeye de yönlendirecektir, fakat kampta zaten yorulacağınız için ben yürümenizi önermiyorum. Aldığınız Munich XXL bileti 726 numaralı otobüsle yolculuğunuzu da karşılayacaktır, otobüste ayrıca bir bilet almanıza gerek yok.
[…] Bavyera’nın Nazi geçmişine daha yakından bakmak isterseniz, Münih’e çok yakın bir noktada Dachau Toplama Kampı bulunuyor. Munich XXL biletlerinden alarak buraya ulaşmanız mümkün. Daha önce gördüğüm Dachau’yu ayrı bir yazıyla anlatmıştım. Okumak için buraya tıklayabilirsiniz. […]
[…] Oluşturulan akıllı telefon uygulamaları da mevcut. Ziyaret etmeden göz atabilirsiniz. İphone, AndroidKampla ilgili daha fazla bilgi edinmek isterseniz Sevgili Cihan Yörükoğlu’nun notlarına bakmanızı öneririm. Dachau […]