Sakız Adası Gezi Rehberi

“bizim ardımızdan biraz sonra / işte sarışın Menelaos yetişiyor Lesvos’a / uzak yolculuğu hesapladığımız o yere / Sakız’dan daha öteye çıkarsak…”

Adanın gümrüğünde ücretsiz dağıtılan ve Türkçe hazırlanmış Sakız Adası rehberinin, Homeros’tan ödünç alınmış giriş cümleleri bunlar… Homeros birçok yer gibi, Sakız Adası tarafından da sahipleniliyor, İzmir’den gelip burada yaşadığına inanılıyor.

Hava çok rüzgarlı, bu kıyılarda hemen hemen her zaman olduğu gibi. Korkarım böyle havalarda çıkmaktan yola normalde, şimdi hiç… Teknenin burnu girdikçe üzerimize gelen dalgalara, sular doluyor her yana, sırılsıklam oluyoruz. Oralı bile değilim, karşıda Sakız Adası gözüküyor.

Limana yanaşırken, aslına bakarsanız hiç de öyle heyecan verici olmayan bir görüntüyle selamlıyor ada bizi.

img_4499

Oysa benim içimdeki heyecan çok büyük. Sebebini sorsanız anlatamam. Bu ülkenin insanları, içlerindeki o tutku, yemekleri, yaşayışları, yürüyüşleri, bir şekilde beni kendimden geçiriyor her seferinde. İlk kez bir adasına ayak basıyorum bu ülkenin bu kez, bir saat sürüyor içeri girişimiz gümrükten, ne gam. Tek sorun, bir an önce koşup da kavuşamıyor oluşum adaya.

Gümrükten geçtikten sonra kiraladığımız arabayı alıp, otelimize gidiyoruz, merkeze 15 dakika mesafedeki Megas Limnionas’a. Otelin adı Stroubis Apartments, balkonumuzun manzarası harika, odamız tertemiz. Otelin sahibi Giorgia’nın bizi karşılarken ikram ettiği sakız ve gül karışımı likörü de öyle. (gecelik kişi başı 17 Euro)

img_4506

Otele yerleşip, biraz soluklanıp, adanın ana şehri Xios’a doğru çıkıyoruz yola ve yazının bu noktasında, günlük sıralamadan vazgeçip başlıklara ayıracağım yazıyı okunabilirliğini kolaylaştırmak için. İlk olarak adada gezdiğimiz köylerden bahsedeceğim.

Sakız Adası Gezilecek Yerler

Xios

Bir başka deyişle Chios, adanın adı ve merkez şehri aslında. Ada nüfusunun hemen hemen yarısı burada yaşıyor. Özellikle haftaiçi ve öğlen saatlerinde trafik epey yoğunlaşıyor. Kordon boyunda kafeler, restaurantlar ve hediyelik eşya dükkanları var.

img_4522

Köyün içerisinde bir de kale içi kısmı var, burada Osmanlı’dan kalma evler de görebiliyorsunuz. Birçoğu harabe. Hamam restore edilmiş, surlar ayakta sayılabilir, evler ise iyi durumda değil. Kalenin hemen dışında ise bir mülteci kampı var, göstere göstere çekmek istemedim fotoğraflarını, ancak surların üstünden ve uzaktan fotoğraflayabildim. Çadırları görebiliyorsunuz. Çadırların üzerinde Birleşmiş Milletler yazısı okunuyor. Aslında adalara gelenler, Atina’ya gönderiliyorlardı, sanırım bir kısmı ya burada kalmayı tercih etmiş, ya da son durumda burası bir geri gönderme merkezi olarak düzenlenmiş. Çok az çadır ve çok az mülteci görüyorsunuz sokaklarda.

img_4575

Osmanlı döneminden kalma Mecidiye Camii, bugün Bizans Müzesi, giriş 4 Euro. Şehrin ana meydanlarından Vounaki Meydanı’nda bulunuyor. Meydanın ilerisi ise genişçe bir park. Müzenin içerisinde Bizans dönemi freskleri ve adada yaşayan her milletin mezar taşları yan yana duruyor. Sakız aslında Osmanlı hakimiyetindeyken de tam bir Türk adası olmamış. 1566 yılında Osmanlı tarafından alınan adaya, askeri ve yönetici sınıfa ait insanların aileleri dışında Müslüman’ın yerleşmesine izin verilmiyor. Osmanlı idaresindeyken ada, bu kale bölümünde yaşayan genel nüfusun %5’ini geçmiyor hiçbir zaman Müslüman nüfus. Zaten yerleşik olan nüfus da Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, mübadele ile Anadolu’ya geliyor.

img_4590

Armolia

Sakız Adası’nı dolaşan ana yolun geçiş noktalarından birinde, öyle ki adanın çok ilgisiz yerlerine giderken bile navigasyon yer yer bu köyden geçirdi bizi. Armolia, seramikleriyle ünlü bir köy. Birçok mağazada, seramik alışverişi yapabiliyorsunuz. Xios yönünden gelip, Armolia’ya girdikten sonra, en sonda yer alan seramik atölyesi ve mağazası ise oldukça Türkleşmiş durumda. Fiyatları ada geneline göre epey yüksek. Mağazaya girince size sakız likörü ve sakızlı şeker ikram ettikten sonra, Gülhan’ın Galaksi Rehberi’ni açıyor. Gülhan Şen program çekimleri için adaya geldiğinde bu mağazayı da tanıtmış, Türkler’in ve turların uğrak noktalarından olunca fiyatları bir miktar arttırmış.

Daha geride kalan ve daha az gösterişli gözüken seramik mağazaları ise, biraz daha uygun fiyatlarla satış yapıyorlar. Biz aşağıda fotoğrafını koyduğum mağazadan biraz alışveriş yaptık.

img_4748

Pyrgi

Sakız Adası denince akla gelen yerlerden biri burası. Bu arada Armolia dahil, Pirgi ve Mesta’nın da yer aldığı bölgenin adı “Mastihohoria”, yani “sakız köyleri”. Bu köyler arası seyahat ederken, bol bol sakız ağacı göreceksiniz. Sakız konusuna yazıda birazdan değineceğim.

Pirgi, Sakız merkezinin 24 kilometre uzağında. Evlerin karakteristik özelliği, “çizik” adı verilen yöntemle oluşturulan siyah beyaz renkleri. Çizik adı verilen bu yöntem, aslında bir nevi kazıma, desenler ve renkler duvarlara kazıma ile veriliyor.

img_5278

Evler üzerinde ayrıca geometrik şekillere de rastlıyorsunuz. Bu benim daha önceki gezi yazılarını okuduğumda kapıldığım hayal gibi, çok baskın değil. Pirgi, durmaksızın bu tarz evlerden oluşan bir köy değil, sık sık bu kesintiye uğruyor ve klasik evler görüyorsunuz. Bu yöntem kuşkusuz zorlu bir yöntem, eski evlerin bu hallerini koruması, hiçbir müdahalede bulunulmazsa pek mümkün değil. Yeni evleri de her zaman bu haliyle yapmayı tercih etmiyorlar. Fakat, bu haliyle dahi gezilesi bir yer Pirgi.

Köy meydanında kafe ve restaurantlar var, ortam güzel, oturup bir öğlen yemeği yiyebilirsiniz. Meydanda bir de Agios Apostolos kilisesi bulunuyor, dışarıdan göremiyorsunuz. Dar bir sokaktan içeri girdiğinizde çıkıyor karşınıza. Giritli bir usta tarafından yapılmış bu kilise. Gezmeye gelen Türk grupların rehberlerine kulak verdiğimde söylenen bilgiye göre, Van’da bulunan Akdamar Kilisesi ile birebir örtüşüyor. (Bu bilgi okuduğum başka hiçbir rehberde yazmıyor, dolayısıyla Türkler’e ilgi çekici gelmesi açısından sonradan tarihe eklenmiş bir bilgi olabilir de…)

Olympi

İlk gidişlerimde uğramadığım Olympi Köyü’ne, 2019’daki son ziyaretimde adım atıyorum nihayet. Burası da Sakız Köyleri’nden birisi, tıpkı Mesta gibi birbiriyle iç içe geçmiş taş evlerden oluşuyor ve yine bir kale köy görünümünde. Öğlen uğradığımızda hafiften bir terk edilmiş görünümü vardı, meğer herkes köy meydanındaki tavernadaymış.

img_4874

Mesta

Sakız’ın çok ünlü ortaçağ köyü Mesta, taş evler ve daracık sokaklardan oluşuyor. Korsanlardan ve istilacılardan korunmak için, surların içerisine yapılmış, oldukça korunaklı bir köy burası.

Ortaçağ’da damla sakızı, çok değerli ve medikal özelliklerinden dolayı oldukça fazla istenen bir ürün olduğu için, bu köyün bu kadar korunaklı yapılması da gerekmişti.

img_4878

Köyün sokaklarında biz, hiçbir harita yardımı olmadan, kaybolarak dolaştık ve bundan da oldukça mutlu olduk. Turistik alanın dışına çıktığınızda, doğal bir Mesta ile karşılaşıyorsunuz. Kapılarında domates kurutan, saksılarında çiçekler yetiştiren köylüler, daracık sokaklar, taş evler ve siz baş başa kalıyorsunuz.

img_4887

Köy meydanında ise bir taverna, kafeler ve büyük bir kilise bulunuyor.

Vessa köyünden de içine girmeden geçiyor ve uzaktan fotoğraflıyoruz.

img_4969

Anavatos

Sakız Adası’nın milli kimliğini oluşturan köylerden biri burası bugün, çoğunlukla terk edilmiş evler görüyorsunuz. 1822 yılındaki bağımsızlık isyanları sırasında, Yunanlar’ın kaçıp saklandığı yer. Nitekim köyün adı, “aşılmaz, geçilmez” anlamına geliyor. Yunanlar da isyana Osmanlı’nın müdahalesi sonucunda bu köye saklanıyorlar, fakat Osmanlı buraya da erişince büyük bir kısmı uçurumdan atlayarak intihar ediyor, kalanların da büyük bir kısmı Osmanlı tarafından öldürülüyor ve bugün bu köy, 1881’deki büyük deprem sonucu boşaltılmış olsa da, o geçmişin izini korurmuş gibi, terk edilmiş evleriyle duruyor. Ada tarihine bu olay, “Sakız Adası Katliamı / Anavatos Katliamı” diye geçiyor.

img_5012

Volissos

Burası, efsaneye göre Homeros’un doğduğu ve bir süre yaşadığı köy. Homeros, bizim için de İzmir’e aittir biliyorsunuz. Köy, büyük bir kaleye, bir de okula ev sahipliği yapıyor. Bu özelliğine rağmen çok fazla turist çekmiyor. Üstelik sokakta dolaşırken garipsenen bakışlarla da karşılanabiliyorsunuz.

Lagada

Buraya aslında yemek yemek için gittik, fakat sokaklarını da dolaştık, ada genelinde fikir birliği oluşmuşçasına, en taze yemekleri bulabileceğiniz söylenen köy burası. Bir balıkçı köyü, kendi halinde, oldukça güzel ve ada havasını alabileceğiniz köylerden biri.

img_5167

Kardamyla

Sakız’ın Kuzey’inde yer alan büyükçe bir köy burası. Çınar altında bulunan meydanıyla ünlü, ortam olarak da çok güzel. Bu meydanda et restaurantları ve kafeler var, buralarda yemek yiyebilir, ya da yalnızca sabah kahvenizi bile çınar ağacının gölgesinde içebilirsiniz. Navigasyonla giderken köy meydanına döndükten sonra yer yer karıştırabilirsiniz, köyün sokakları dar zira, “Ano Kardamyla” yazarak meydana ulaşmanız mümkün.

Bir de köylerin dışında olan yerler de var anlatmak istediğim.

Olimpi’nin Mağarası

Adadaki birkaç mağaradan biri, en büyüğü… Olimpi köyünden, Agia Dinami koyuna giderken, koya gelmeden hemen önce rastlıyorsunuz buraya. Giriş 5 Euro. Mağarayı rehber aracılığıyla geziyorsunuz. Görmeye değecek bir mağara. 1985’te kazara keşfediliyor. Yaz kış 18 derece sıcaklık ve %95 nem oranına sahip.

Mağarada biletinizi aldıktan sonra bir süre turun başlaması için bekliyorsunuz, tur başladıktan sonra ise ortalama 40 dakikalık bir gezi sizi bekliyor. Çok yorucu ve çok iniş çıkışlı bir gezi değil bu, böyle şeylerden endişe ediyorsanız da katılabilirsiniz. Elbette biraz merdiven var, fakat epey bir eğimli bir yoldan iniyorsunuz, sonra merdivenler başlıyor.

img_4835

Nea Moni Manastırı

Anavatos köyü ile Xios arasında, birkaç kilometre içeride kalan bir manastır burası. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde… 1042 senesinde yapılmış, Bizans döneminde altın çağlarını yaşamış, Pazartesi günleri hariç ziyarete açık. Öğlen 13 – 16 arası kapalı. Manastırın koleksiyonundaki parçaları gezmek isterseniz 4 Euro. Kilise ve manastır kompleksini gezmek ücretsiz.

Agios Isiodoros (Sykiada) 

Sikiada köyüne giderken yolda Agios Isiodoros tabelasını göreceksiniz. İçeri girin. Lagada Köyü’ne de çok yakın, akşam yemeğinden önce uğrayabilirsiniz. Güzel fotoğraflar veren bir deniz kenarı kilisesi burası. Denize doğru uzanan bir buruna kurulu, beyaz bir kilise. Kilisenin her iki yanında denize de girebilirsiniz. Aynı zamanda kilisenin olduğu sahilde Oz Bay isimli bir restaurant ve “beach” işletmesi var.

DSC08603

Sakız Müzesi

Adada elbette bir de Sakız Müzesi var. Giriş 4 Euro. Geçmişten bugüne sakız üretimiyle ilgili her türlü bilgiye sahip olabiliyorsunuz. Bu müze de Piraeus Bankası’nın müzelerinden biri, nerede bu bankanın logosuyla bir müze görürseniz girmenizi tavsiye ederim. Bugüne kadar gördüğüm tüm müzeleri şahaneydi. Müzenin bahçesinde de elbette sakız ağaçları var. Ben yine en son gittiğimde görebildim, siz ilk gittiğinizde atlamayın.

Sakız Adası’nın Plajları

Mavra Volia

Adanın volkanik siyah taşlardan oluşan plajı… Gezdiğimiz plajlar arasında benim en sevdiklerimden biri oldu. Tertemiz suyu ve siyah taşların verdiği renk plajı çok güzel kılmış. Eski yazılarda plajın tesissiz olduğu yazsa da, şu an ufak bir büfesi ve soyunma kabini mevcut.

Arabayı park ettikten sonra indiğiniz plajdan ayrı olarak, tepeyi aşıp da devam ettiğinizde, hemen yan tarafta, daha sakin ve sessiz bir başka plaj var. O da aynı özellikleri taşıyor. Kalabalık sizi rahatsız ederse, oraya geçebilirsiniz.

img_4642

Bu plaja ulaşmak için, Emporios köyü tabelalarını takip etmeniz gerekiyor. Bir kez buraya geldikten sonra, Mavra Volia okları da görünür olacaktır.

Agia Dynami

Daha yukarıdan gördüğünüzde, koşarak suya atlayasınız geliyor. (Yapmayın, su taşlık, yaralanırsınız, neme lazım…) Olimpi Mağarası’ndan çıktıktan sonra, biraz aşağıda burası. Biz gittiğimizde günlerden pazardı ve plajın hemen yukarısında bulunan kiliseden çıkanlar, kilisenin bahçesinde yemek yiyorlardı topluca. Rüzgar, zaman zaman plaja uzo kokuları taşıyordu. (ki ne güzel.)

Plajda yalnızca soyunma kabini var.

img_4848

Fotoğrafta gördüğünüz burunun hemen arka tarafında, ufak bir başka plaj var. Burası biz gittiğimizde çok rüzgarlı olduğu için, yüzüp çıktıktan sonra ikinci turu o koyda yaptık. Orası daha kalabalıktı, ama rüzgar almadığından deniz daha sakindi.

img_4862

Lithi

Burası adanın batı tarafındaki en ünlü sahillerden biri. Açıkçası denizinin çok büyük bir özelliği yok gibi, plaj tesisleşmiş. Şezlonglar ücretsiz, yalnızca bir şeyler içmenizi bekliyorlar. Frappe 2.5 Euro, Club Sandwich adı verilen sandviçler ise 4 Euro civarında. Plajdaki tesislerin ücretsiz kullanabileceğiniz otoparkları var. Duş ve soyunma kabinleri de mevcut. Burası da çok rüzgarlıydı.

IMG_4976

Trahili

Lithi’den Elinda yönüne giderken, arabayla da aşağıyı seyrederken görüp, büyülenmiş gibi girdiğimiz bir plaj oldu burası. Sıfır tesis, ne bir kilise, ne de başka bir yapı var. Kumsal tamamen taşlık, denizi derin. Bizim Kaputaş’a oldukça benziyor. İniş yolu toprak, fakat plaja kadar da inemiyorsunuz, bir noktada arabayı bırakıp, yürüyerek devam ediyorsunuz. Denizin rengi yukarıdan çok güzel gözüküyordu.

Plajla ilgili bir uyarım var, arılar… Arılar denizden çıktıktan sonra resmen bize “taktı”, arabaya kadar peşimizden ayrılmadılar, öyle ki kendimizi zar zor arabaya atıp yola çıkana kadar camları da açmadık. Güneş yağı sürmediğim için bana çok gelmese de, güneş yağı sürmüş olan kardeşim ve halama daha çok ilgi gösterdiler. Dikkatli olmanızda yarar var.

IMG_4992

Elinta

Trahili’den çıkıp, yola devam ederken yine yukarıdan görüp de dayanamayıp indiğimiz plajlardan biri… Burada kamp yapanların yanı sıra, ufak da bir kilise vardı bir de. Kumsal ve deniz yine taşlık, su elbette soğuk…

IMG_5074

Nagos

Sakız’ın kuzeyinde yer alan bir plaj ve bu durumu sebebiyle zaman zaman çok rüzgarlı ve dalgalı olabiliyor. Fakat biz gittiğimizde güzel bir gününe denk geldik, suyun rengi yukarıdan yine muhteşem. Sahilde yine birkaç işletme var ve aynı zamanda havlunuzu atarak kullanabileceğiniz halk plajı alanı da mevcut. Sahilde bulunan tavernada kişi başı 5 Euro harcama yapacaksanız eğer otopark kullanabiliyorsunuz. Diğer işletmelerden yararlanmak veya halk plajını kullanmak için ise yukarı yol kenarına park etmeniz gerekiyor. Plajda duş ve kabin var.

Glaroi

Sakız’ın en ünlü “beach” işletmesi burası. Çok kalabalık, haftaiçi bile belli bir saatten sonra yer bulmanız epey zor. O yüzden saat 11’den önce orada olmaya dikkat edin. Eğer 2’den sonra giderseniz de belli bir süre sonra plaj peyderpey boşalmaya başlıyor ve bir yer bulabiliyorsunuz. Şezlonglar 1.5 – 2.00 Euro arasında değişiyor. Bar’daki fiyatlar normale göre 1 Euro kadar daha yüksek. Deniz çok güzel. Müzik çok rahatsız edici düzeyde çalmıyor. Elbette duş ve kabin var.

Vroulidia

Sakız’ın yine çok güzel plajlarından birisi… Yukarıdan görünümü harika. Tepede bir tavernası var ve bu taverna kurduğu ilkel teleferik sistemiyle aşağı yiyecek – içecek servisi de yapıyor. Siz ise aşağı yiyecek içecekler kadar kolay inemiyorsunuz maalesef, biraz merdiveni göze almanız gerekiyor. Eğer merdiven çıkma sorununuz varsa bu plajı listenizden çıkarabilirsiniz, ama gözünüz de korkmasın, çok zorlu bir iniş – çıkış değil. Aşağıda taverna çalıştığı sürece çalışan bir duş var. Kabin biz gittiğimizde sağlam değildi, ama eğer sağlamsa o da yukarıda.

Megas Limnionas

Burası, kaldığımız otele çok yakın olması sebebiyle bildiğim bir plaj. Sabah herkes uyurken bir gün, gelip burada yüzdüm. Daha çok köy halkının geldiği bir plaj burası ve bizim gibi otelleri olanların elbette. Su kumlaşıyor bir noktadan sonra, girişi taşlık. Çok derin değil. Şezlong ve şemsiye var, soyunma kabini ve duş da…

IMG_5126

Mersinidi

Doğu sahilinden kuzeye doğru giderken, Xios’u geçtikten sonra, Langada’ya gelmeden hemen önce bir sahil burası. Yol üzerine park edip, biraz aşağı yürüyorsunuz. Biz en çok balığı burada gördük yüzerken. Su epey soğuk olmakla birlikte tertemiz. Kalabalıkça bir plaj sayılabilir, sanırım şehir merkezine yakın ve güzel olmasının bunda payı var. Zira, her ne kadar denemesek de, merkeze çok yakın plajların hiçbiri dışarıdan çok cazip gözükmedi bize. Mersinidi’yi bu yüzden yakın ve tercih edilebilir buluyor olabilir insanlar, bizim adada yüzdüğümüz ve en sevdiğimiz koylardan biri oldu.

IMG_5147

Sakız Adası Yeme – İçme

To Vounaki (Xios)

Xios’ta, kordonboyunda bulunan, bir fast food mekanı. Buraya ilk gün, öğlen yemeğimizi yemek için geldik benim “gyros istiyorum” söylenmelerim neticesinde. Lezzeti yerindeydi. Porsiyon olanlardan söylememenizi öneririm, ya da iki kişi paylaşın, zira çok fazla. Pita arasındakiler ideal olacaktır diye tahmin ediyorum. Burada aynı zamanda ilk kez, adada üretilen “house ale”  biraz, Fresh Chios Beer’ı denedik. Tam benim sevdiğim tür bir biraydı, ki nitekim çok sevdim. (Gyros, aslında Yunan döneri. Bizden farklı olarak içerisine soğan – domates ile birlikte, cacıki ve patates de koyuyorlar. İsteğe bağlı olarak, ketçap da… Bir de küçük bir not, domuz etinden yapılıyor.)

IMG_4517

To Agykra (Megas Limnionas)

Otele yakın ve Tripadvisor puanının da iyi olması sebebiyle ilk akşam yemeğimizi burada yedik. Diğer yediğimiz yemeklere göre (bunu sonradan karşılaştırabiliyorum tabii) ana yemeklerde tabak başı 1 Euro daha pahalı gibiydi. Lezzeti ise yerindeydi. Kalamar, ahtapot, cacıki, peynirle doldurulmuş kırmızı biber, Yunan salatasına, 200 ml’lik uzo eşlik etti. Toplam 42.90 Euro hesap verdik.
(2019 Notu: Lezzet konusunda biraz geriye gidiş var.)

IMG_4719

Obeliks (Pyrgi)

Yine bir öğlen yemeğini burada yedik. Pirgi’de meydanda bulunuyor burası. Souvlaki yedik pita arasında, 2.5 Euro idi. Etleri yumuşacıktı, çok sevdim. Biz öğlen yemeklerini genelde bu şekilde yemeyi tercih ettik, akşam deniz ürünleri, öğlen gyros ya da souvlaki…

IMG_4770

Kanellos (Mesta)

Burası aslında bir restauranttan çok, ufak bir kafe, ama yine de listeye almadan edemedim. Mesta’da bir ara sokakta, bir lokmacı burası… Evet, bildiğimiz lokma, “loukoumades” adıyla servis ediliyor burada. Bildiğiniz tüm sosyal medya sitelerinde iyi puanlar almışlar, uğrak noktası haline gelmişler ve bu puanlarını hak ediyorlar. Çikolatalı gibi seçenekler de olsa, biz ballı lokmayı tercih ettik, çok çok beğendik.

Lava Stones (Agios Emporios)

Siyah taşlı Mavra Volia’nın en yakınındaki köy Agios Emporios… Burada dizi dizi birçok taverna var, hepsi aşağı yukarı aynı kalitededir diye yorumladım puanlarından. Adanın en iyileri değiller, ama bu ortamda yemek yemek isteyebilirsiniz. Biz Lava Stones’un terasında yedik. Kalamar 12, Yunan salatası 6.5, Sakız Adası’nın ünlü hamsisi gavros 6 ve 20’lik uzo 6 Euro.

O Mesaonas (Mesta)

Burası da Mesta’da meydanda bulunan bir tavernaydı, fakat yaklaşık bir yıl önce köyün girişinde başka bir alana taşınmışlar.. Meydandayken ortam olarak daha iyiydi, ama şimdi de güzel.

Sardalya, kalamar, Yunan salatası ve cacıki yedik. Yanına da Mythos bira… (Ah, Mythos…) Büyük bir hata yaparak hesabı not almamışım, fakat 40 Euro civarı bir hesap ödedik diye hatırlıyorum. (2016.)

Yunan salatası 7, cacıki 3.5, kalamar 10, Sakız’ın ünlü birası Fresh Chios Beer 3, ana maddesi eritilmiş peynir olan olan buyurdi 6.5 Euro.

Ta Delfinia (Xios)

Sakız Adası’nın Kordon’undaki tavernalardan biri. Biraz genelleme yapacağım, merkezdeki yerler genelde köylerdeki tavernaların tadını vermezler. Bu kural burada da bozulmuyor, ama artık ikinci gelişimizde bir kez de merkezde yemek yiyelim dedik. Kesinlikle kötü değil, ahtapot mesela çok güzeldi. Kalamar biraz hayalkırıklığına uğrattı. Yunanistan’da kötü cacıki henüz yemedim. 🙂 Genel olarak merkezde yemek isterseniz sizi üzmeyecek bir yer, ama iç taraflara girmeyi de lütfen unutmayın.

IMG_5453

To Limenaki (Volisso Limneas)

Her ne kadar planladığımız belli başlı tavernalar olsa da (şu noktada araya girmek istedim, taverne denildiğinde geleneksel bir Yunan lokantasını kastediyorum, gözünüzün önüne gelen sirtakili, tabak kırmalı bir yer olmasın diye açıklamak istedim), gezerken fiiliyatta bu iş, gezinin bittiği noktada bir yere oturmak şeklinde gerçekleşti ki bundan da pişman olmadık. Burası da Volissos köyünden deniz kenarına inerken, oraya kurulmuş bir limanda bulunan bir taverna. Ortalık epey ıssızdı, herhalde hiç Türk yoktur derken bizden başka tek masa da Türk çıktı oturduğumuz anda.

Adaya özgü olarak söylenen, aterina denilen gümüş balıkları lezizdi. Soslu midye, yunan salatası, ekmek, cacıki ve iki bardak uzoya 30.15 Euro hesap ödedik.

IMG_5106

To Apomero (Kambos)

Ulaşımı gerçekten zor olabiliyor. Google Maps’in sizi götürmek istediği yol doğru değil. O yolu takip ederek ilerlerken, ana yoldan içeriye sapmadan önce restaurantı gösteren tabelaları da takip edin. To Apomero Sakız’a tepeden bakan, canlı müzik olan bir taverna. Canlı müziği kesinlikle tatmin edici değil. Yemekleri idare eder. Çok ünlü olması sebebiyle, bu sefer “acaba neymiş, bir bakalım” diyerek geldim. Bence pas geçin, macera aramayın.

O Molos (Katarraktis)

Adeta denize sıfır masalarda yediğiniz muhteşem bir taverna, yediğimiz her şey çok lezzetliydi. Adadaki favorilerimden oldular kesinlikle. Katarraktis köyü de tipik bir ada sahil köyü görünümünde. Kalamar 9.8, Yunan Salatası 6, cacıki 3, ahtapot 12, 20’lik uzo 6 Euro.

Kentriko (Xios)

Hava çok rüzgarlı olduğu için asıl ayırttığımız yerde yemek yiyemeyince ve bir tek burayı boş bulunca burada biraz da “mecburiyetten” yemek yemiş olduk, ama böyle şeyler genellikle iyi sonuçlanır biliyorsunuz. Adaya bundan sonraki her gelişimde uğrayacağım yerlerden biri olmaya aday Kentriko. Sahipleri İstanbullu Rumlar, menüde İstanbul usulü köfte, İstanbul usulü kalkan gibi seçenekler de var… Yemeklerin hepsi lezzetliydi, fiyatları maalesef not almamışım, ama boş olma sebebi alternatiflerine göre bir tık daha pahalı olması olabilir, yine de bu fark çok abartılı değil. Bence rahatlıkla oturabilirsiniz.

Kato Porto Tavern (Olympi)

Olympi kısmında yazdığım o herkesin olduğu taverna. Çok güzel çevirme yapıyorlardı, ayrıca tavukları da şahaneydi. Zaten ortam bile tek başına yeterli oluyor buraya oturmanız için. Köye girdiğinizde dumanı ve kokuyu takip edin. Domuz çevirme 10, tavuk 7, Sakızlı gazoz Mast 2, cacıki 3 Euro.

Nostos (Lagada)

Köyleri anlatırken bahsettiğim gibi, adadaki en taze deniz ürünlerini burada bulabileceğimiz söylendi bize hep ki gerçekten öyleydi. Ahtapot lokum gibiydi, yumuşacıktı ve gerçekten yerken “denizin tadını” alabiliyordunuz. Midyeler bizim alıştığımızın aksine, pirinçsiz olarak geldi. Ada geneline göre fiyatları biraz yüksekti. Bir de buraya çok fazla Türk geliyor olsa gerek ki, sipariş verirken adam bizden fazla sayıda meze vermemizi bekledi. Oysa genel olarak Yunanistan’da porsiyonlar çok büyük, Türkiye’deki gibi masayı donatmaya çalışmayın.

Ahtapot, midye, barbun, Yunan salatası, dolmades ve Fresh Chios Beer’a  47 Euro hesap ödedik.

(Eylül 2018 Notu: Hala çok güzel…)

Augoustakis (Xios)

Bu oturup bir şeyler yiyebileceğiniz bir yer değil, ama yazmasam da olmazdı. Burası Sakız’ın merkez caddelerinden Venizelou Caddesi’nde bulunan (Venizelou 93) bir pastane. Sakızlı masurakia, bademli rodinia, ya da ballı paradosiaka masurakia anlatmaya kelimelerimin yetmeyeceği lezzetler. Şu an bu yazıyı güncellerken aklıma düştüler ve canım inanılmaz çekti. Sakız Adası’na giderseniz benim yaptığım hatayı yapmayın, bol bol alın getirin. Dedikleri gibi, gerçekten en az 20 gün bozulmadan duruyor. Kilosu 8 Euro civarındaydı.

IMG_5607

Citrus (Kambos)

Sakız Adası’nın zengin bölgesi, narenciye bahçeleriyle ünlü, dar sokaklar ve taş evlerden oluşan semti Kambos’ta, bir süredir varlığını sürdüren bir kafe var. Bu kafe büyük bir konağın içerisinde hizmet veriyor. Fiyatları uygun. Konak bahçesindeki meyvelerden yaptıkları meyve sularını, lokumları satıyorlar. Tost gibi atıştırmalıklar da yiyebilirsiniz. Kambos’taki hayatın nasıl olduğunu anlamanız için bir de müze var, konağı bu şekilde gezmeniz mümkün. Müze 2022 itibariyle maalesef ücretli hale gelmiş.

DSC08632.JPG

44 Cafe Bar (Xios)

Burası benim merkezde en sevdiğim mekan. Ne zaman merkeze gezmeye gelsek bir kahve içimlik mutlaka buraya oturuyoruz, bistro tarzı yemekleri de mevcut, ama hiç denemedik. Yunanistan’da bu haftaiçi bile her an kalabalık yerlere bayılıyorum, bu ülkede kimse çalışmıyormuş hissi veriyor ve tembelliğin anayasal hak olması gerektiğini düşünen -ve hiç de tembel olmayan- biri olarak bu durumu en azından oradayken yaşamak hoşuma gidiyor. Benzeri birçok başka mekan da kordonda var. Siz de birine kurulun ve freddonuzu için…

Sakız, Sakız Ürünleri ve Adada Alışveriş

Sakız Adası’ndan bahsederken, elbette sakızdan bahsetmemek olmaz. Sakız ağacından sakız yemek de varmış, bu adada bunu yaşadık.

Tahmin edebileceğiniz gibi, Sakız’ın temel ekonomik geliri sakız üzerine kurulu. (Buna son yıllarda Türkler sayesinde turizm de eklenmiş durumda.) Birçok yere sakız ihraç ediyorlar. Hem gıda maddesi hem de medikal olarak kullanılıyor sakız. Sakızın kaybolmaması için, çeşitli işlemler yapılarak ağacın altı killeniyor, bu kil ağaçtan damlayan sakızların orada kurumasını sağlıyor ve ardından sakız ağacının gövdesi çiziliyor sakız akışının rahatça sağlanabilmesi için.

Armolia’da park ettiğimiz yerde bulunan sakız ağaçlarının arasına dalıp, kendimize biraz sakız topladık.

Damlaları ağzınıza attıktan sonra, bildiğiniz çiğnenebilir sakız halini alıyorlar. Daha saf bir sakız çiğneyebilir misiniz emin değilim.

Sakız Adası’nda buna bağlı olarak, birçok ürünün sakızlısı yapılmış durumda. Örneğin, sakızlı gazoz Mast. Bunun yanı sıra, Sakızlı gazlı su – mastihanero, ki benim favori ürünlerimden biri oldu. Bir de “sakız tatlısı” olarak geçen bir tatlı var. İşlemden geçirilmiş damla sakızını, size buz koyulmuş bir suyun içerisinde, kaşıkla getiriyorlar ve siz de o sakızı adeta lolipop yer gibi yiyorsunuz.

Sakızlı kurabiye, sakızlı dondurma, sakızlı reçel, sakızlı şeker…… diye gidiyor bu döngü. Bunlardan en lezzetli ve en güzel olanlarından biri de Sakız likörü. Ada genelinde birçok marka var sakız likörü üreten, fiyatları 7.5 – 15 Euro arasında değişiyor. Ada genelinde ürünlerini bulabileceğiniz ve kordonda şık bir mağazası olan mastihashop’da ne zaman gitsek 2 alana 1 bedava, 1 alana 1 bedava gibi kampanyalar oluyor. Fiyatlar birkaç Euro da olsa daha ucuza gelebiliyor böyle alınca. Aynı zamanda sakızlı diş macunu, sakızlı el kremi, sakızlı vücut losyonu gibi kozmetik ürünler de hem burada, hem diğer yerlerde bolca var.

Genel olarak üç aşağı beş yukarı aynı fiyatlara satılıyor bu ürünler her yerde. Hani “Kordon’da pahalıdır, markette ucuzdur” mantığı pek yok. Siz yine de market isterseniz, havaalanının tam karşısında iki market var, biri Lidl ki bizdeki Bim’e neredeyse birebir benziyor, diğeri ise My Market. Bunun şubesi aynı zamanda değirmenlerin orada da var. Merkezde de AB Vasilopoulos isimli bir market var. Dedeağaç’a gidenler bu markete aşinadır. Aynı zamanda şehrin içinde ve Xios’tan Vrondatos’a giderken Xapa, Megas Limnionas’tan Thimiana’ya giderken Masutis marketleri var.

Her bölgede olduğu gibi, bu bölgenin de kendi uzoları var. Kazanisto içtiğim uzolar arasında en sevdiğim oldu. Yunanistan’da görebildiğiniz diğer uzolar burada çoğunlukla yok, ancak yaygın olarak Barbayanni’yi bulabiliyorsunuz.

Fresh Chios Beer ve benim Yunanistan’da favori biram olan Mythos da genel olarak tüm adada mevcut. Elbette Fix, Alfa ve Vergina biraları da…

Adanın aynı zamanda hellim benzeri mastelo peyniri de ünlü.

Sakızlı şekerin yanında “uzolu şeker” olarak geçen anasonlu şekerlerden de tavsiye ederim.

Armolia’dan seramik ürünler alabilirsiniz aynı zamanda köy anlatımında bahsettiğim gibi. Pyrgi köyü ise hediyelik eşya bakımından benim en zengin bulduğum ve sevdiğim köy oldu. Evlerin deseninde şapkalar, tişörtler, bardaklar kolayca bulunabiliyor.

Alışverişle ilgili son bir not, Yunanistan çıkışında Duty Free bulunmuyor.

Sakız’da Ulaşım

Ada genelinde toplu ulaşım yeterli düzeyde değil ve her yere her an ulaşamıyorsunuz, hatta toplu ulaşımla ulaşamayacağınız oldukça fazla nokta da var, en azından arabanız yoksa daha az bilinen plajlara gitmeniz mümkün olmayacaktır. Kendi arabanızla geçmediyseniz, araba kiralamanız eğer adayı gezmek istiyorsanız şart. Biz Peter Vassilakis Rent a Car’dan kiraladık. Suzuki Alto’ya günlüğü 35 Euro verdik. (Eylül 2018 tarihinde ise aynı arabayı sezonun bitmiş olmasının etkisiyle günlüğü 25 Euro’dan kiraladık.)

Birçok yazıda benzincilerin Pazar günleri kapalı olduğu ve hatta gün içinde de erkenden kapandığı yazıyor olsa da, biz adadayken (yoğunluktan mıdır acaba?) Pazar günü benzinciler genel olarak açıktı ve hatta diğer günlerde de erken kapanmıyorlardı. Batı yakasında Lithi’den kuzeye çıkarken ve Volissos ile Xios arasında çok fazla benzinci yok. (hatta Lithi – Elinda arası [sanırım] hiç yok.) Dolayısıyla bu taraflara gidecekseniz benzininizin yeterli olduğundan emin olun. Onun dışında Mavra Volia – Lagada arasında sık sık benzinciye rastlıyorsunuz.

Aynı zamanda benzincilerde 24 saat yakıt doldurabileceğiniz otomatlar mevcut, fakat çok dikkatli bakmasam da, benzincilerde şöyle bir göz attığımda benzin doldurulurken, bu işlemin nasıl yapıldığı İngilizce anlatılmamış gibi, işinizi şansa bırakmayın. Temmuz 2016 itibariyle adada benzinin litresi 1.48-1.50 Euro arasında değişiyor. (Eylül 2018 notu: Tüm dünyada petrol fiyatlarının artması sebebiyle, her ne kadar enflasyonları alabildiğine düşük olsa da Yunanistan’da da benzin zamlanmış. Bunda hükümetin eklediği vergilerin de etkisi var. Eylül 2018’de benzin 1.65-1.70 aralığındaydı, istasyona göre değişiyordu.)

Adada yollar dar ve virajlı olmakla birlikte, genel olarak asfalt. Çok fazla hız yapamıyorsunuz, dolayısıyla kısa yollar uzun zaman alıyorlar.

img_4998

Sakız’a ulaşım ise seçtiğiniz firmaya ve firmanın kullandığı feribotların hızına göre gidiş geliş 25-35 Euro arasında değişiyor. Biz Sunrise ile 25 Euro’ya gittik ve Çeşme ile Sakız arasını yaklaşık 45 dakikada aldık.

Yolculuk esnasında, özellikle güneyde seyahat ediyorsanız Sakız Adası yangınının izlerini görüyorsunuz, adada, o bölgede, sanki yanmadık yer kalmamış. O dönemin haberlerine dönüp baktığımda, adanın beşte birinin kül olduğu bilgisini gördüm ki rakam abartı gibi durmuyor. Sakız ağaçlarının iskeletleri duruyor halen.

img_4965

Ve yazının sonunda bazı acı gerçekler var. Yunan Adaları, ya da en azından Sakız Adası, Türkiye sahillerine göre daha ucuz kesinlikle.

(2021 notu – Euro’nun 8.50 – 9.00 lira aralığında dalgalandığı bugünlerde aynı ucuzluktan bahsedebilmek mümkün değil maalesef. Fakat hala duruma göre bir ucuzluktan söz edilebilir.

2022 notu – Euro 20’ye yaklaştı, Türkiye derin bir ekonomik kriz içerisinde ve fiyat artışları şaha kalkmış durumda. Aynı zamanda Avrupa da pandemi ve savaş kaynaklı bir enflasyon baskısı altında, ilk kez bu sene Yunanistan’da fiyatlarda yukarı yönlü bir hareket gördük, fakat bu bir turist için hayatı zorlaştıracak düzeyde değil. Türkiye’deki fiyat artışlarını, parsellenen sahillerdeki durumları düşününce Sakız yine görece bazı kalemlerde ucuz kalmaya devam ediyor.)

Ortada bir vatan hainliği de yok bunu söylerken. Bir gece önce Çeşme’de vasat bir otel bir dolu para istemişken bizden, Çeşme merkezde adamakıllı bir yemeği orta halli bir fiyata bile yemek mümkün değilken bunun tartışmasını yapmak ve insanları kazık yemeye teşvik etmek çok anlamlı değil.

Bizim turizmcilerimizin söylediği bazı noktalara itiraz etmek de çok basit. Argümanlar çeşitli, “kendi balıklarını tutuyorlar” ise en komiklerinden biri. Yıllarca denizlerimize iyi bakmadık, bu lafı söyleyen kişinin kendi balığını tutmasını ne engelliyor? Türkiye sahillerinden balık çıkmıyorsa suç kimin? Kavala’da limandan ahtapot çıkarken, Çeşme Marina’da bu ne kadar mümkün?

Bir başkası, “çiftlik levreği yerlerse ucuz olur” diyor. Bir başkası, “kumru yesinler” diyor. Mis gibi kalamarları, ahtapotları, Türkiye’de bulamayacağım fiyatlarda yemek dururken kumru yemeyi tercih etmiyorum, Çeşme’de ya da Alaçatı’da tatil yapmadığım için kahrolmuş da değilim.

“Yunanlar insanları tahta sandalyelerde oturtuyorlar” meselesi var bir de. Burada görmediğimiz hizmet kalitesini orada gördük biz. Tahta sandalyelere de üstelik seve seve oturduk, istediğimiz şey oydu, bir düğün salonu havasında şık düzenlenmiş yerler değil.

IMG_5104

Üstelik, evet, orada oturduğunuz yerde boğulmuyorsunuz. Tabaklar önünüzden kovalanır gibi kaldırılmıyor. Bir su alsanız fişi geliyor, birçok yerde ücretsiz su önünüze konuyor. 0.50 litrelik pet şişeler 0.50 cent’ten daha pahalıya hiçbir yerde satılamıyor, dolayısıyla aklınıza estiğinde istediğiniz yerden girip su alabiliyorsunuz. Hesap istediğinizde çoğu yerde dondurma ya da meyve ikram ediliyor. Yemekler lezzetli, porsiyonlar büyük, kazıklanmıyorsunuz. Menülerde yer yer yemeklerin nasıl pişirildiği, ne tür yağ kullanıldığı bile açıkça yazıyor. Plajlar çoğu zaman ücretsiz, ya da 2.5 Euro’ya bir frappe içmeniz yetiyor tüm gün oturmanıza. Sahiller parsellenip, sadece parası olanlara sunulmamış. Ormanlar rant için yakılmıyor, yananların yerine yenileri dikiliyor. Bu tartışma daha çok su kaldırır ve belki de apayrı bir yazı ile girilebilir bu konuya.

Çok basit başka bir şey anlatacağım bu konudan çıkmadan önce… Son gidişimizde annem arkadaşlarıyla konuşurken, “burada plajlar çok güzel, insanlar hep çöplerini çöp kutusuna atıyor” dedi. Beklentilerimiz ne kadar düşük aslında. Sahiller tertemiz, burada “serseri” olarak nitelenebilecek “maço delikanlılar” dahi yanlarında getirdikleri torbayla çöplerini toplayıp, kutuya atıp öyle terk ediyor plajı.

İpucu: Euro bu değerlere erişmişken Sakız Adası’na gitmeye karar verdiğinizde, muhtemelen en çok suya verdiğiniz paralar sizi üzecektir. Bunun için yanınızda giderken limandaki Carrefour’dan dahi biraz idare edecek kadar su alıp, oteldeki buzdolabınıza koyabilirsiniz. Onun dışında adada oturduğunuz hemen hemen tüm kafelerde ilk önce ortaya ücretsiz su gelecek. Akşam bir şeyler içmek için kordonda oturduğunuzda, bira söylediğinizde dahi yanına çerez ve hatta patates kızartması bile ikram olarak gelebilir. Ayrıca hemen hemen tüm restaurantlarda hesabı istedikten sonra tatlı ya da dondurma ikramı yapılıyor. 

İşte tüm bunlardan dolayı, ayaklarımız geri geri biniyoruz dönüş feribotuna. Nasıl oluyorsa oluyor, vaktinden yarım saat önce kalkıyor. Başka zaman olsa çok sevindirici olacak bu gelişme, beni üzüyor. Razıyım teknenin içinde yarım saat daha bekleyip, Sakız’ı seyretmeye.

Adada bıraktığım huzur bağımlılık yaratıcı. Bu akılda olduğu sürece çok fazla duramaz insan, gene düşer yollara!

img_5185

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

12 comments