Bergama’nın Mirası

Otobüs Bergama’ya girerken, Bergama’nın en yüksek tepesinde görünen Akropolis, bana bir anda Atina’yı hatırlatıyor. Şehrin hemen her yerinden gözüken hakim bir noktada Akropolis, Atina’daki muadili gibi görkemli görünmüyor belki, ama olan manzara da yetiyor, hem Bergama mirasını koruyamamış bir şehir,  belki şöyle söylemek daha doğru olur, Bergama’nın mirasını korumasına izin verilmemiş.

Tüm şehri yürüyerek geziyorum. Belediye çok güzel bir harita hazırlamış, onun dışında Hükümet Konağı avlusunda bir “Tourism Information” var, oradan detaylı harita da almanız mümkün, ben de trenden iner inmez öyle yapıyor ve ardından yürümeye başlıyorum. İlk durak Kızılavlu, İngilizce’den doğrudan Türkçe’ye çevirirsek bir başka deyişle Kızıl Bazilika.

Kızılavlu aslında, Mısır Tanrıları Serapis ve Isis için yapılan bir tapınak, görkemli bir pagan miras… St. John ise kıyametin 7 büyük kilisesinden birisi… Burası şu an tadilatta, elimdeki Lonely Planet kitabına bakılırsa, tadilat uzun süredir devam ediyor, fakat tek taraflı çalışıyorlar. Dolayısıyla tadilatın olmadığı tarafa geçip, bazilikayı tadilat engeliyle karşılaşmadan görebilirsiniz.

Kızılavlu’nun ardından on dakikalık bir yürüyüşle Akropolis’e çıkan teleferiğe ulaşıyorum. (15 TL – gidiş dönüş). Teleferik Akropolis’e çıkmanın güzel bir yolu, etrafı daha rahat seyredebiliyorsunuz böylece. Teleferik sizi Akropolis’in tam da giriş kapısında bırakıyor.

Akropolis çok geniş bir araziye kurulmuş, tek kapısı var ve aşağı kısımlar da gezilebiliyor. Toprak yollardan ve uygun olmayan yerlerden zor da olsa çıkabilmeniz mümkün, ama aşağı bölgeleri gezdikten sonra çıkış kapısına ulaşmak için normalde tekrar yukarı çıkmanız gerekiyor. (“Exits through the gift shop” malum…)

Bergama’nın mirasını koruyamama meselesine burada değinelim ilk olarak. Akropolis’in önemli bölümlerinden biri olan Zeus Altarı, bugün Bergama’da değil. Berlin’de Pergammon Müzesi’nde sergileniyor. Her ne kadar alanda bulunan anlatımlarda ve müzede bu altarın Almanya’ya kaçırılarak / ya da tesadüfen bir keşif sonucu götürüldüğü izlenimi veriliyorsa da, bu durum aslında Almanlar’a, 2. Abdülhamit’in de onayladığı bir izinle gerçekleşmiş, dönemin Bergama halkında itiraz edenler olduysa da susturulmuşlar.

Bunun dışında Akropolis bölgesi, yapıldığı tepenin yamacının eğimine uygun inşa edilmiş bir antik tiyatroya da ev sahipliği yapıyor, burası Anadolu’nun en dik antik tiyatrosu. Antik tiyatrolara düşkün biri olarak, gördüğümde en çok etkilendiğim tiyatrolardan birisi oldu Bergama’daki…

Tiyatrodan aşağı doğru devam ediyorum ve mozaiklerin olduğu bir binaya ulaşıyorum, devamında “aşağı Agora” bölümünü geziyorum, aslında buradan devam edersem çıkmam mümkün, fakat yol çok iyi durumda değil, yukarı çıkıyorum.

Akropolis’in ardından sırada Asklepion var. Burada Bergama’nın tıp tarihi açısından önemine değinmemiz gerekiyor. Bergama, tarihteki ilk tıp ve özel olarak eczacılık sembolü olan yılanın bulunduğu yer, bu aslında tıp ve sağlık Tanrısı Asklepios’u temsil ediyor… Asklepion’da bu Tanrı’ya adanmış bir tapınak da bulunuyor. Bu sembolü barındıran sütunun taklidi bugün Asklepion’daki yerinde bulunurken, orijinali ise Bergama Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor…

Asklepion bir tedavi merkezi, kapısında “ölümün girmesi yasaktır” yazıyor. Ölümcül hastalığı olanları tedavi merkezine almıyorlar. Burası döneminde Batı Anadolu’nun en önemli tedavi merkezlerinden birisi… Kaynak suları, tedavi odaları ve uyku alanlarının kalıntıları halen varlığını koruyor. Hatta suyun akışının devam ettiği bir çeşmeden siz de su içebiliyorsunuz. Bergama Asklepion’u döneminde Atina, Kos gibi merkezlerden uyguladığı tedavi yöntemleriyle ayrışıp, önemli bir konuma yerleşmiş. Örneğin, uyku odalarından bahsederken, burası dinlenme amaçlı yapılan bir alan değil… Burada, günümüzdeki psikoterapi yöntemleri benzeri bir yöntem uygulanıyor. Uyutulan hastaların rüyalarında, Asklepios’un oğlu iyileştirme Tanrısı Telesphoros tarafından gönderilen rüyalarla aydınlatılmaları ve buradan elde edilen verilerle tedavi yönteminin bulunması hedefleniyor.

Asklepion’da aynı zamanda restore edilmiş büyük bir antik tiyatro da bulunuyor.

Asklepion’da bulunan satış mağazasından bir magnet alıyorum hatıra kalması için, bunun üzerinden kısaca değinmek istediğim bir konu daha var. Parşömen… Parşömen’in kökeni de Bergama’ya dayanıyor. Parşömen de zaten “Bergama kağıdı” demek aslında. Efsaneye göre parşömenin bulunuşu kütüphaneler arası bir rekabete dayanıyor… İskenderiye Kütüphanesi’nin papirüs gönderimini yasaklaması üzerine, parşömen bulunup yazı yazımının devam etmesi sağlanıyor… Buraya magnet konusundan gelmemin sebebi, satılan magnetlerin de parşömene basılı olması… Burada üstelik birçok başka parşömen ürünler de var.

Sırada arkeoloji müzesi var. Müzede Bergama ve çevresinde yapılan kazılarda ele geçen buluntular sergileniyor. Günlük yaşama dair objeler, heykeller, kanun metinleri…

Mirasını koruyamama konusuna dönebiliriz müzede! Burada Allianoi’dan buluntular da sergileniyor. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz heykel de Allianoi’dan. 

Allianoi bugün sular altında. Tepkilere kulak tıkanarak sular altında bırakıldı. Üstelik tıpkı Zeus Sunağı’nın gönderilmesinde gizlenen gerçekler gibi, buradaki anlatılarda da sular altında kalan yerin Allianoi olduğu “kesin değildir” şeklinde belirtiliyor.

Müzenin kapanış saatinin gelmesiyle birlikte çıkıyorum müzeden. Her yeri görebilmek için, öğlen yemeği bile yemeden, teleferik yolculuğum ve Akropolis’te bulunan tiyatroda kısa bir oturumun dışında da hemen hemen hiç oturmadan, durmadan yürüyüşüm sonlanıyor böylece, İzmir’e dönüş yolculuğuna başlıyorum.

Bir önemli bilgi daha, yukarıda anlattığım tüm noktalarda Müze Kart geçerli. Buralar dışında şehrin tarihi çarşısı ve Rum evleri de halen görülebiliyor. Aynı zamanda Bergama’nın sakızlı ve karanfilli leblebisini tatmanızı da öneririm. 

Uzun zamandır gördüğüm bir yerden bu kadar heyecanlanmamış, bu kadar etkilenmemiştim. Bergama daha çok Türkiye’ye dışarıdan gelen ziyaretçilerin ilgisini çekiyor, yazları Dikili’ye kadar gelen yerli turistler, oradan çok yakındaki Bergama’ya çoğunlukla geçmiyorlar. Bergama her ne kadar tarihi mirasının (önemli) bir kısmını kaybetmiş olsa da, hala size göstermek istediği çok şey var. Üstelik kültürel mirası da cabası… Bergama sizi bekliyor! 

Nasıl Giderim? 

Bergama’ya Dikili, Çandarlı gibi yakın noktalardan ve hatta Çanakkale’den kolayca minibüslerle ulaşabilirsiniz. Otogardan düzenli kalkan dolmuşların yanı sıra, şehir merkezinden İzban ile Aliağa’ya kadar gidip, Aliağa’dan kalkan büyükşehir belediyesine ait 835 numaralı otobüsle de İzmir’den yaklaşık 2 saatte Bergama’ya ulaşmanız mümkün. Aliağa – Bergama otobüslerinin zaman çizelgesine ESHOT’un sitesinden ulaşabilirsiniz.

 

 

 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *