Nahçıvan’a yakın civardan Iğdırlı Turizm gidiyor ki İstanbul’dan kalkıp Nahçıvan’a giden seferleri de var. Azerilere çok sert davranıyorlar otobüslerde, içi acıyor insanın adeta. Türkiye’nin muamelesi de iç sızlatıyor Azerilere… Azerbaycan(yani Nahçıvan) tarafında, gümrükte X-Ray cihazına kadar her şey tamameken, Türkiye bavulları tek tek açtırmak gibi ilkel ve insanlık dışı bir yol izliyor. Azeriler de refleks olarak oldukça sert davranıyorlar Türkiye Türklerine… Azerbaycan’da ise rüşvet yaygın bu arada, gümrükte dahi eğer uyanık davranmazsanız en nihayetinde sizden “hürmet edin” diye diye “şirinlik” dedikleri rüşveti koparıyorlar…
Altı yıl önce (bugün artık 12 yıl önce) Bakü’de bir ay yaşamış ve Azerbaycan’a hayran kalmış biri olarak Nahçıvan da aynı şekilde büyülüyor beni. O eski araçlar, belli bir havası var Azerbaycan-Nahçıvan’ın.
İnsanlar Türkiye’yi çok seviyorlar, politikacılara kızıyorlar gerçi, “yalnız bıraktınız bizi, eskisi gibi sahiplenmiyorsunuz” diyorlar. Başka şeylere de kızıyorlar da, şimdi kalsın onlar… Yine de genel olarak büyük bir sempati hakim. (Oranın MİT’inin, yani Milli Tehlükesüzlük Nazirliğinin fotoğrafını çekme gafletinde bulundum, içeriden fırlayan polis ise Türkiye’den geldiğimi öğrenince fotoğrafı kibarca sildirip, teşekkür etti.) Halk ya çok fakir, ya çok zengin. Sovyet alışkanlıklarını atamamışlar üstlerinden, devletten bekliyorlar her şeyi, birçok toprak ekilmemiş biçimde duruyor.
Badabat tepede harika bir yer, çiçekler, doğa şahane… Nahçıvan merkezi de aynı şekilde. Bakü’ye kara yoluyla gitmek istiyoruz, ama otobüsle 16 saat sürermiş. Arada Ermenistan işgalindeki Dağlık Karabağ bölgesi var çünkü, Türkiye’yle Azerbaycan’ın ilişkisini de kesiyor, Nahçıvan’la Azerbaycan’ın da… Nahçıvan da özerk olduğundan kendi haline bırakılmış, Azerbaycan’a göre bile daha az gelişmiş. (2002’de Azerbaycan’ın Başkenti Bakü henüz çok gelişmiş değildi, bugünkü ihtişamı henüz yerine oturmamıştı. İzleri vardı, fakat henüz tamamlanmamıştı. Bugün Bakü’yü gören anlata anlata bitiremiyor. Sanırım bir kez daha gitmem gerekecek…)
Taksicimiz Ziyafet Bey ile gidiyoruz Badabat’a. Yolda arıza yapıyor araba, ama ne gam. Her yer erik dolu… Araba tamir olmasa da olur.
Nahcıvan’da 2 gece yatıyoruz ve sonra yine istikamet Kars… Ertesi gün de Ankara…
İçimiz yıkanmış bir şekilde iniyoruz Ankara’ya trenden… Arkamızda bıraktığımız Ağrı Dağı, Kars, Iğdır, Ardahan, çiçekler, sular, doğa, karlar, şelaleler, koyun-inek sürüleri… Harika bir doğa, muhteşem bir manzara… Sağlıklı hayat…
Taksiyle eve giderken bir araba sinyal vermeden önümüze çıkıyor, ani fren yapıyor taksi… “Hoşgeldin stres, hoşçakal doğal hayat…”
Büyükşehir’den soğuyor insan…. Hele bu zamanda.
Haziran 2008
Leave a reply